MAHKEMESİ : SINDIRGI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 13/06/2013NUMARASI : 2010/138-2013/124 Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili, davalı borçlu aleyhine elektrik borcunun tahsili amacıyla Sındırgı İcra Müdürlüğünün 2010/180 Esas sayılı dosyası ile icra takibinde bulunulduğunu, borçlunun takibe itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkili köy tüzelkişiliği tarafından kullanılan elektrik sayacının hangi dönem borçlarından sorumlu tutulduğunun belirtilmediğini, takip konusu borcun 2004 yılına ait olduğunu ve müvekkilinin yazılı müracatına rağmen, davacıdan cevap alınamadığından borcun ödenemediğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulü ile Sındırgı İcra Müdürlüğünün 2010/180 esas sayılı icra takip dosyası ile başlatılan icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın iptaline, takibin devamına, alacak likit olmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Somut olayda, ..... nolu aboneliğin A... Köyü Köy İçme Suyu Pompası olarak 26.09.1989 tarihli sözleşme ile davalı adına kayıtlı olduğu, 30.04.2003-02.12.2004 tarihleri arasında davalı abonenin sayacında ölçü devresi arızası bulunduğu, bu döneme ilişkin olarak davalı hakkında elektrik borcu tahakkuk ettirildiği, tahakkuk eden bu elektrik borcunun tahsili amacıyla davalı A... Köy Tüzel Kişiliği aleyhine Sındırgı İcra Müdürlüğünün 2010/180 sayılı icra dosyası ile icra takibine başlandığı ve 9.370,54 TL asıl alacak, 13.952,55 TL gecikme zammı ve gecikme zammı KDV'si olmak üzere toplam 23.323,09 TL'nin talep edildiği, davalı borçlunun itirazı üzerine takibin durduğu ve davacı vekilince itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesinin talep edildiği anlaşılmaktadır. Yargılama sırasında düzenlenen 16.04.2012 tarihli bilirkişi raporu ile, eksik kaydedilmiş tüketimle ilgili olarak davalı tüketiciye toplam 2.821,17 TL ilave tahakkuk ettirilmesi gerektiği, bu tutara KDV vergilerin dahil olmadığının belirtildiği, 04.02.2013 tarihli ek bilirkişi raporu ile, davalı aleyhine toplam 4.229,25 TL ilave tahakkuk ettirilmesi gerektiği, bu hükme esas alınan 06.05.2013 tarihli bilirkişi raporunda ise, davalı aleyhine tahakkuk ettirilmesi gereken borcun 9.428,98 TL KDV dahil asıl alacak, 11.936,97 TL gecikme faizi ve 2.148,66 TL gecikme faizi KDV'si olduğu hesaplanmış olup, ilk bilirkişinin düzenlediği rapor ile hükme dayanak yapılan ikinci bilirkişi raporu arasında çelişki bulunmakta olup, mahkemece çelişki giderilmeden karar verilmiştir. Çelişkili raporlara dayanılarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. HMK’nun 281.maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak mahkemece ilk bilirkişinin düzenlediği rapor ile ikinci bilirkişi raporu arasındaki çelişkinin, önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulundan Yargıtay ve taraf denetimine elverişli rapor alınarak giderilmesi, davacının tahsilini istemekte haklı olduğu alacak miktarının belirlenmesi gerektiğinin bilirkişiye hatırlatılması, daha sonra tüm deliller ve yönetmelik hükümleri birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve soruşturma ile hüküm kurulması doğru görülmemiş olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 19.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.