Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4096 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 17966 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ELMADAĞ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 11/02/2014NUMARASI : 2013/15-2014/58Taraflar arasındaki tedbir nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesi ile davalının davacıya hakaret ettiğini ve onu dövdüğünü,davacının evden ayrılmak zorunda kaldığını belirterek davacı yararına aylık 500.00.- TL tedbir nafakası ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile davanın reddini istemiştir.Mahkemece davacının geliri bulunduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş,hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.4721 sayılı MK.nun 195.maddesi uyarınca, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde eşler ayrı ayrı veya birlikte hakimin müdahalesini isteyebilir. Hakim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine kanunda öngörülen önlemleri alır.Aynı yasanın 197.maddesine göre de; eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetime ilişkin önlemleri alır.Buna göre davacının ayrı yaşamada, haklı olup olmadığının araştırılması ve "ayrı yaşamada haklılık" olgusunun kanıtlanması gerekir. Türk Medeni Kanunun 183/6 maddesinde; "eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılırlar" denilmektedir.Tedbir nafakasının niteliği ve yasal düzenleme gereği, her iki eşin birliğin giderlerine katılma zorunluluğu vardır. Birliğin giderlerine katılmada ise eşlerin "güçleri" esas alınmıştır. Davalı (koca) birliğin giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır. Davacı (kadının) maaşı olması, gelirinin davalı (kocadan) az olması veya çok olması, davalı (kocanın) ortak giderlere katılma yükümlülüğünü büsbütün ortadan kaldırmaz. Zira, evlilik birliğinin korunması ve devamını sağlamak için, eşlerin asgari ölçüde uyması gereken bazı yükümlülükler ve karşılamaları gereken bazı ortak giderler mevcuttur. Bu giderlere örnek olarak, kira parası, yakıt parası, elektrik, su ve telefon parası gibi giderler gösterilebilir.Hakim, eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyesini, ayrı yaşamaları halinde de korumaları gerektiğini gözetmelidir. Buna göre davacının ayrı yaşamada, haklı olup olmadığının araştırılması ve "ayrı yaşamada haklılık" olgusunun kanıtlanması gerekir. Öyle ise mahkemece, anılan ilkeler gözetilerek, dosyaya yansıyan delillere göre davacının ayrı yaşamakta haklı olup olmadığı konusu aydınlatılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme, yanılgılı değerlendirme,yasal olmayan gerekçeler ile yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.