MAHKEMESİ : MALATYA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 12/09/2013NUMARASI : 2012/584-2013/324Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin dava dışı arsa sahibinden satın aldığı daireyi teslim almasını mütekaip kiraya verdiğini, ancak arsa sahibi ile yüklenici kooperatif arasındaki ihtilaf nedeniyle dairenin davalı adına tescil edildiğini, bu nedenle davalının müvekkilinin kiracısı aleyhine müdahalenin meni ve ecrimisil istemi ile dava açtığını ve yargılama sonucunda başlattığı takip nedeniyle müvekkilinin davalıya ödenmek üzere kiracısına 04.07.2005 tarihli sözleşme ile 5.338,37 TL vermek zorunda kaldığını, ancak paranın davalıya ödenmesinden sonra müvekkilinin dairenin tapusunun iptali ve adına tescili için açtığı davanın ise kabul edilerek kesinleştiğini, bu karar ile davalının malik olmadığının ve kiracı aracılığı ile ödenmiş olan paranın gerçekte ödenmemesi gerektiğinin belirlendiğini ileri sürerek; 5.338,37 TL nin ödeme tarihi olan 04.07.2005 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımı süresi dolduktan sonra açıldığını, esas yönünden ise müvekkilinin davaya konu edilen ödemeyi mahkeme kararına bağlı olarak aldığını savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece; müdahalenin meni ve ecrimisil davasına konu edilen taşınmazın gerçekte davacıya ait olduğunun ve davalı adına oluşan mülkiyet durumunun ise yolsuz tescile dayalı olarak oluştuğunun sonradan verilen karar ile kesinleştiği, bu nedenle davacının davalıya haksız olarak ecrimisil ödediğinin anlaşıldığı gerekçesi ile davanın kabulüne, 5.338,37 TL nin ödeme tarihi olan 04.07.2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.Dava, hukuksal nitelikçe sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı alacak istemidir.Davacı yan, ödemesinin dayanağını teşkil eden mahkeme kararının, sonradan verilen karar nedeniyle ortadan kalktığı, bu ödemenin sebepsiz olduğunun anlaşıldığı iddiasıyla ödeme yaptığı tarih ile takip tarihi arasındaki dönem faizini istemekte; davalı yan ise, ödemenin dayanağının mahkeme kararı olması nedeniyle sebepsiz zenginleşmeden söz edilemeyeceğinden talebin reddini savunmaktadır.HGK. nun 06.02.2008 günlü ve 2008/3-40 E. 2008/102 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; sebepsiz zenginleşmede davacının geri alma hakkının, buna karşın davalının geri verme borcunun doğması, bunların malvarlıklarının birbirinin zararına ve yararına olmak üzere karşılıklı yoksullaşma ve zenginleşmelerine bağlıdır. Bunun doğal sonucu olarak da, kural olarak, bu geri alma hak ve borcunun doğum anı, sebepsiz yoksullaşma ve zenginleşme olgularının gerçekleştikleri andır. O halde, geri isteme hakkının kapsamı da kural olarak, anılan hak ve borcun doğdukları tarihten daha önce belirlenemez. Zira, geri alma, bu yoksullaşma ve zenginleşmenin sonucudur ve bu olgular gerçekleşmeksizin geri alma söz konusu değildir.Şu durumda; sebepsiz zenginleşmede geri verme borcu, zenginleşmenin geçersiz bir nedene dayanması durumunda hemen; geleceğe yönelik bir neden bulunuyorsa onun oluşmadığı an; var olan bir neden bulunuyorsa da onun ortadan kalktığı zaman doğmuş olur. Edim yerine getirildiği sırada geçerli bir hukuksal nedenin bulunmasına karşın sonradan bu neden ortadan kalkmış olursa, bu durumda sebepsiz zenginleşme, nedenin ortadan kalktığı an meydana gelir.Somut olaya gelince; davalı tarafından dava dışı kiracı aleyhine müdahalenin meni ve ecrimisil istemiyle açılan davaya bakan mahkemece verilen kararla, konusuz kalan müdahalenin meni istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, ecrimisil isteminin ise kısmen kabulü ile 3.600 TL ecrimisilin tahsiline karar verilmiş; davacı bu mahkeme ilamına bağlı olarak başlatılan takip nedeniyle, dava dışı kiracısı aracılığı ile davalıya olan ecrimisil borcunu ödemiştir.Önemle vurgulanmalıdır ki, davalıya yapılan bu ödeme, ecrimisil istemi ile açılan davada verilmiş olan mahkeme kararına dayanmakla, ödeme anında davalının sebepsiz zenginleşmesinden, davacının da sebepsiz yoksullaşmaşından söz edilmesi olanağı bulunmamaktadır.Ne var ki; bu dava sürerken davacı tarafından davalı ile yüklenici kooperatif aleyhine açılan tapu iptali ve tescil istemli davaya bakan mahkemece, dava konusu dairenin arsa sahibi tarafından taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile davacıya satıldığı tarihte mülkiyetin nakli işleminin gerçekleştiği, sonradan dairenin davalı adına tescili hususunda kooperatif yönetim kurulunca alınan kararın yoklukla malul olduğu gerekçesiyle davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiş ve bu kararın dereceaattan geçerek 12.12.2011 tarihinde kesinleşmesi ile ödemenin dayanağını teşkil eden karar ortadan kalkmış ve dolayısıyla ödeme yasal dayanaktan yoksun hale gelmiştir.Hal böyle olunca da, yukarıda yapılan açıklamalar gözetildiğinde, davalının sebepsiz zenginleşmesinin, kendisine yapılan ödemenin dayanağı ilamın ortadan kalkması sonucunu doğuran aksi yönde yeni bir hükmün oluşturulmasıyla sonradan ortaya çıktığının ve bu yeni olgu karşısında davalının iade borcu altına girdiğinin kabulü gerekir.Sonuç itibariyle; davalı yönünden, ödeme anında var olan hukuksal dayanak ödemeyi sağlayan ilamın ortadan kalkıp, aksine hüküm kurulmakla yapılan ödeme sebebini yitirmiş ve dolayısıyla ödemeyi haklı kılan neden de ortadan kalkmıştır. Böylece, sonradan gasp eden durumuna düşen davalının, iadenin talep edildiği, eş söyleyişle temerrüde düşürüldüğü tarihten yürütülecek yasal faizle sorumlu olduğunun kabulü gerekir.Buna göre, mahkemece; davalının alacak miktarı belirtilmek ve ödenmesi talep edilmek suretiyle temerrüde düşürüldüğü tarihin belirlenmesi ve davaya konu edilen alacağa bu tarihten itibaren faiz yürütülmesine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile temerrüde esas teşkil etmeyen ödeme tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmesi usul ve yasaya aykıdır.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bu nedenlerle yerinde olan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.