MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 2. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 07/05/2014NUMARASI : 2013/217-2014/358Taraflar arasındaki tedbir ve yardım nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacılar vekili, dava dilekçesinde; davacı eş için davalının evlilik birliğinin gereklerini yerine getirmediğini, müvekkilinin ayrı yaşamda haklı olduğunu; müşterek çocukları olan diğer davacıların halen öğrenci olduklarını ileri sürerek; müvekkili eş için aylık 1.500 TL tedbir ve müşterek çocukları diğer davacılar için ise, aylık 1.000' er TL yardım nafakasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, cevap dilekçesinde; davanın reddini istemiştir.Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile davacı eş lehine aylık 200 TL tedbir nafakasının, diğer davacı müşterek çocuklar lehine aylık 150,00'şer TL yardım nafakasının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.TMK.nun 197.maddesi uyarınca, ayrı yaşamda haklı olan eş diğerinden tedbir nafakası talebinde bulunabilir. Tedbir nafakasının niteliği ve yasal düzenleme gereği karı-koca birliğin giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır (TMK.md.186/son).Nafaka takdirinde, tarafların ekonomik durumları tam ve sağlıklı araştırılıp, gerçekleşen ekonomik ve sosyal durumlarına ve TMK 4.maddesinde. vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bir miktar nafakaya hükmedilmelidir.TMK.'nun 328/1.maddesinde; "çocuk ergin olduğu halde eğitime devam ediyorsa, ana ve babasının durum ve koşullarına göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler".TMK.'nun 364/1.maddesinde; "herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve alt soyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür".TMK.'nun 365/2 maddesinde; "dava, davacının geçinmesi için gerekli ve karşı tarafın mali gücüne uygun bir yardım isteminden ibarettir" düzenlemesi yer almaktadır.Hukuk Genel Kurulunun 07.06.1998 tarih, 1998/656 E; 688 K.sayılı ilamında da; "...yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul kabul edilmesi gerektiği..." vurgulanmıştır.Yardım nafakası, aile bireylerini yoksulluk ve düşkünlükten kurtarmaya ilişkin bir nevi sosyal yardımlaşma olup, ahlak kuralları ile geleneklerin zorunlu kıldığı bir ödevdir. Yardım nafakası isteyenin kusuru ile yardıma muhtaç duruma düşmüş olması, yükümlüyü borcundan kurtarmamaktadır. Aile bağlarının herhangi bir nedenle zayıflamış olması da yükümlülüğü ortadan kaldıran bir neden olarak düzenlenmemiştir. Bu nedenlerle kanun koyucu, yardım nafakasını kişinin ve toplumun vicdanına bırakmamış, kanuni bir ödev olarak düzenlemiştir.Okumakta olan kişi kendi emek ve geliriyle yaşamını sürdürmekten yoksun ise ana babasından öğrenimini tamamlayıncaya kadar yardım nafakası isteyebilir. Ne var ki; bunu vermekle yükümlü tutulacak kişilerin geçim sıkıntısına düşürülmemesi asıldır. Bunun için belirlenen nafakanın; davacının geçinmesi için gerekli, nafaka yükümlüsünün geliriyle orantılı olacak şekilde TMK.'nun 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilerek takdir edilmesi gerekir.Somut olayda; yapılan ekonomik sosyal durum araştırmasında; davacı eşin ev hanımı olduğu, davacı Ayşenur'un Malatya İnönü Üniversitesi Eczacılık Fakültesinde eğitimini sürdürdüğü, davacı İbrahim Halil'in ise, lise mezunu olup, üniversiteye hazırlık dershanesine gittiği belirlenmiştir. Tanık beyanlarında; davalının hal pazarında toptancılık yaptığı, kardeşi ile ortak bir dükkan islettiği beyan edilmiş, emniyet araştırmasında ise davalının serbest meslek yaptığı açıklanmış, gelir durumu hakkında herhangi bir bilgi verilmemiştir.Mahkemece, davalı tarafın ekonomik ve sosyal durumu tam olarak araştırılmamış, eksik inceleme ile nafakaya hükmedilmiştir. Günün ekonomik koşullarına göre, takdir edilen nafaka miktarları hak ve nesafete uygun olmayacak şekilde düşüktür. Tedbir ve yardım nafakasının miktarının tayin edilmesinde davalının geliri ve tarafların birlikte yaşadıkları sırada davalının alıştırdığı geçim şartlarının ve eğitim ihtiyaçlarının da dikkate alınması gerekir.O halde, mahkemece; davalı tarafın ekonomik sosyal durumunu ayrıntılı araştırılıp, tam ve sağlıklı olarak saptandıktan sonra; davacıların geçimi ile eğitim ihtiyaçları için gerekli olan ve davalının geliri ile orantılı olacak şekilde, T.M.K.nun 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun nafakaya hükmedilmesi gerekirken; eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.