Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4019 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 858 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/11/2014NUMARASI : 2014/193-2014/644Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili, dava dilekçesinde; müvekkilinin, 17120 nolu tarımsal sulama elektrik abonesi olduğunu; müvekkiline ait bu aboneliğin elektrik panosu ile bir kısım kablolarının çalındığını, elektrik tesisine yeni pano takılması için kuruma başvurduğunu, bu başvuru üzerine yeni elektrik panosu takıldığını ve 23.386,40.TL borç tahakkuk edildiğini, bu miktarın fahiş olduğunu ileri sürerek; müvekkilinin, davalı kuruma 23.386,40.TL borcu bulunmadığının tespitine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, cevap dilekçesinde; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, davacının, 23.386,40 TL'lik borcun 19.697,19 TL'lik kısmı yönünden borçlu olmadığının tespitine (3.689,21 TL'lik kısmı bakımından borçlu) ilişkin verilen hükmün, davalı vekili tarafından temyizi üzerine; Dairemizin, 12/12/2013 tarih ve 2012/15417 E.-17764 K.sayılı ilamı ile; “dosyanın, önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kuruluna verilmesi, bilirkişi heyetinden davalı kurumun davacı taraftan isteyebileceği elektrik bedelinin, aboneliğin başlangıcından tahakkuk tarihine kadar olan geçmiş dönem tüketimleri incelenerek ve TRT payı dahil edilerek, Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 19.maddesine göre hesaplanması gerektiği” belirtilerek karar bozulmuştur.Mahkemece; bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş olup, bu bağlamda yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde, davacının, 23.386,40 TL'lik borcun, 20.874,36 TL'lik kısmı yönünden borçlu olmadığının (2.512,04 TL'lik kısmı bakımından borçlu olduğu) tespitine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Mahkemece; Dairemizin bozma kararına uyulmuştur. Yargıtay'ın bozma kararına gerek iradi, gerekse kanuni şekilde uymuş olan yerel mahkeme, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm kurmak zorundadır. Mahkeme, uyma kararını kaldırarak, direnme kararı veremeyeceği gibi; hükmün bozma kararı kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bozmaya uyulmakla, bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak doğar.Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda ve Hukuk Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).Bu ilke, kamu düzeni ile ilgili olup; Yargıtay'ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.(Aynı yönde HGK.nun 26.2.1986 gün ve 1986/1-50 E.-174 K.; 11.5.1994 gün ve 1994/8-252 E.-314 K.; 1.12.1999 gün ve 1999/18-1041 E.-1006 K.; 11.5.2005 gün ve 2005/2-315 E.-333 K.; 27.09.2006 gün ve 2006/19-635 E.-573 K. sayılı ilamları). Bu durumda, temyiz eden lehine verilen bozma kararına uyan mahkeme; temyiz eden aleyhine yeni bir hüküm veremez. Başka bir ifade ile, aleyhe hüküm verme yasağı nedeniyle, mahkeme, davacının ödeyeceği miktarı bozmadan sonra azaltamaz.Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, somut olay değerlendirildiğinde; Mahkemece bozmaya uyulmakla gerçekleşen usule ilişkin kazanılmış hak nazara alınarak, hükmüne uyulan bozma gereklerinin yerine getirilmesi ve bozmadan sonra, davacının, dava konusu edilen borçtan dolayı 19.697,19 TL'lik kısmı yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekirken; yazılı gerekçe ile 20.874,36 TL'lik kısmı yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.