Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4000 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 17662 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : KDZ.EREĞLİ AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 09/07/2014NUMARASI : 2014/237-2014/485Taraflar arasındaki nafaka davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde; küçük Sibel'in müvekkilinin torunu olduğunu, davalının ise babası olduğunu, küçüğün anne ve babasının boşandıklarını, küçük Sibel'in doğduğu günden bu yana anneannesinin yanında kaldığını; Kdz/Ereğli Aile Mahkemesinin 2012/399 Esas 2013/441 Karar sayılı ilamı ile küçük Sibel'in velayetinin kaldırılmasına karar verildiğini, akabinde, Kdz/Ereğli 1.Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 3013/920 Esas 2014/61 Karar sayılı dosyası ile müvekkilinin küçük Sibel'e vasi olarak atandığını; küçük Sibel'in 15 yaşında olup, İmam Hatip lisesinde 2 sınıf öğrencisi olduğunu, eğitimiyle birlikte diğer masraflarının bulunduğunu; Davalı Şaban'ın, T.T.K. Kandilli Müessesesinde çalıştığını, küçüğün bakım ve iaşesiyle ilgilenmediğini ileri sürerek; aylık 500 TL nafakaya hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı cevap dilekçesinde; küçük Sibel'in resmi olarak boşandığı eşi Muradiye'den olduğunu, boşanma davasından sonra küçüğün anneannesi ile birlikte kalmaya başladığını; çocuğun kendisine verilmesini istediği halde davacının vermek istemediğini, şu an itibarıyla halen kızının yanında kalmasını ve tüm bakımını üstlenmek istediğini; bu nedenle, davacının nafaka taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştirMahkemece; davanın kısmen kabulü ile, aylık 350 TL İştirak nafakasının dava tarihi olan 22/04/2014 tarihinden itibaren davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından süresinde temyiz edilmiştir.Somut olayda; kendisi için iştirak nafakası talep edilen S.. Ö..'a, vesayet makamı tarafından, 24.01.2014 tarihli karar ile M.. E.. vasi atanmıştır.Türk Medeni Kanunu'nun 462/8.maddesine göre; Acele hâllerde vasinin geçici önlemler alma yetkisi saklı kalmak üzere, dava açma, sulh olma, tahkim ve konkordato yapılması durumunda vesayet makamının izni gereklidir.Bilindiği üzere taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneğidir. Taraf ehliyeti Medeni Hukuktaki, medeni haklardan istifade (hak) ehliyetinin Medeni Usul Hukukunda büründüğü şekildir. Gerçekten, kimlerin taraf ehliyetine sahip bulundukları Medeni Kanuna göre belirlenir (HUMK m.38, HMK m.50, MK m.8, m.48).Buna göre, medeni haklardan istifade (hak) ehliyeti bulunan her gerçek (MK m.8) ve tüzel (MK m.48) kişi, davada taraf olabilme ehliyetine sahiptir. Taraf olma ehliyeti, medeni haklardan yararlanma hakkının bir sonucu olup; usul hukuku anlamında suje olma, usul hukukundan yararlanma yeteneğidir.Her gerçek kişi, yaşadığı sürece taraf ehliyetine sahiptir; dolayısıyla gerçek kişilerin kişiliği ve bununla medeni haklardan istifade ehliyeti ölümle sona ereceğinden, ölmüş olan kişinin taraf ehliyeti yoktur.Bir davada tarafların, taraf ehliyetine sahip olmaları dava şartlarındandır. Bu nedenle, davanın taraflarından birinin taraf ehliyetine sahip olmadığı mahkemece kendiliğinden gözetilir ve dava esasa girilmeden reddedilir.Öte yandan sıfat, dava konusu sübjektif hak ile taraflar arasındaki ilişkidir. Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) ilke olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı o hakkın sahibine ait olacaktır. Buna uygulamada aktif husumet denilmektedir.Bu noktada, husumet konusu davanın her safhasında ileri sürülebilir ve mahkemece re'sen, karşı tarafın, bu yollu bir savunmanın yapılmasına, rızası olup olmadığına bakılmaksızın, incelenerek gözönünde tutulur.Hemen ifade etmek gerekir ki, davacı olma sıfatı, dava konusu hakkın sahibine ait olduğundan, mahkemece davacının gerçekten taraf sıfatına sahip olduğu tespit edildikten sonra; ancak, dava konusu hakkın esasına ilişkin inceleme yapılabilir.Taraf ehliyeti, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişi, taraf ehliyetine sahip olsa bile, bu kişinin o davada gerçekten davacı veya davalı olmak sıfatı yok ise, dava konusu hakkın esasına dair karar verilemez. Davanın sıfat yokluğundan reddine dair verilen karar, davanın dinlenemeyeceğine ilişkin bir karar olmayıp, taraf sıfatının bulunmadığını tespit eden esasa ilişkin bir karardır.Bu bağlamda, mahkemece; vasi tayin edilen kişiler adına dava açılabilmesi için vesayet makamının izni gerekeceğinden (MK. madde 462/8) vasiye dava açmaya izin kararı alıp ibraz etmesi için süre verilip, bu eksikliklerin tamamlanmasından sonra, HMK. 27 ve 31. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1-3, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 8 ve HMUK.nun 77.maddelerine göre, davacının makul süre içinde adil yargılama hakkının şartlarının oluşması ile ve sunulan delillere göre yargılama yapılıp hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.Bozma sebep ve şekline göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.