MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 11.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 20/06/2013NUMARASI : 2012/235-2013/241 Taraflar arasında görülen taviz bedelinin iadesi davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili dilekçesinde; Adalar, Kınalıada, 60 ada, 2 parselde 442,50 m² alanlı taşınmazın davacı adına kayıtlı iken tapuda taşınmaz üzerinde ''Ş.. S.. M.. Vakfından'' ibaresi bulunduğunu, tapuda işlem yapılabilmesi için Vakıflar Bölge Müdürlüğü'ne vakıf taviz bedelinin ödenmesinin gerektiğini öğrendiğini, bunun üzerine 08/06/2012 tarihinde İstanbul Vakıflar Müdürlüğü'nün hesabına 152.347,00 TL vakıf taviz bedelinin yatırıldığını, ancak bahsedilen vakfın gayrisahih vakıflardan olduğunu, vakıf taviz bedelinin istenemeyeceğini, ancak mülk arazisi üzerinde olması durumunda istenebileceğini, taşınmazın da mülk arazisi olmadığını, Beyoğlu 3.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2009/226 Esas - 2009/374 Karar sayılı dosyası ile Adalar ilçesinde bulunan taşınmazların gayrisahih vakıflardan olduğu bu nedenle taviz bedeline tabi bulunmadığına ilişkin kararın Yargıtay'ca onandığını ileri sürerek, haksız yere ödenen 152.347,00 TL taviz bedelinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine ve davalıya karşı borçlu olmadığının tespit edilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davaya konu taşınmazın icareteynli taşınmazlardan olduğunu, bu tür taşınmazların taviz bedeline tabi bulunduğunu, vakfiyesinde açıkça vakfın sahih vakıflardan olduğunun belirtildiğini, vakıf gelirinin kamu hizmetine tahsis edildiğini ileri sürerek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece; coğrafi mekanı da dikkate alındığında ilgili vakfın kurulduğu tarihte köy ve kasaba dahilinde yani araz-i memlüke (mülk topraklar) içinde yer aldığı mülk topraklarda vakfedilen taşınmazlar ise sahih vakıflardan sayıldığından dava konusu taşınmazın taviz bedeline tabi olduğundan bahisle davanın reddi cihetine gidilmiş; hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir . 5737 sayılı Vakıflar Kanunu 27.02.2008 tarihli Resmi Gazete de yayımlanmış ve aynı tarihte yürürlüğe girmiştir. Sözü edilen 5737 sayılı Vakıflar Kanununun 18.maddesi hükmüne göre; icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde veya tasarrufundaki taşınmazlar taviz bedeline tabiidir. Kanunun 3.maddesinde yapılan tanıma göre de; Mukataalı vakıf, zemini vakfa, üzerindeki yapı ve ağaçlar tasarruf edene ait olan ve kirası yıllık olarak alınan vakıf taşınmazlarını, icareteynli vakıf ise, değerine yakın peşin ücret ve ayrıca yıllık kira alınmak suretiyle süresiz olarak kiralanan vakıf taşınmazlarını ifade eder. Bu halde somut uyuşmazlığın çözümü için “Ş.. S.. M.. Vakfının” mukataalı veya icareteynli vakıf olup olmadığının veya miri arazilerden mukataalı hayrata tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlardan bulunup bulunmadığının yöntemince araştırılması gerekir. Vakfiye kapsamındaki her taşınmazın coğrafi konumu ve hukuki durumu farklı olacağından bu taşınmazların kadim köy, kasaba ya da şehir içindeki mülk topraklar içinde olup olmadığı keşfen ve uzman bilirkişiler marifetiyle saptanmalıdır. Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere vakıf türünün belirlenmesi ve belirlenen vakıf türüne göre çekişmeli taşınmazda vakfın bir hakkının kalıp kalmadığının, taviz bedeli ödenip ödenmeyeceğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmadan saptanması bu tür davalarda önem kazanmaktadır. Hükme esas alınan bilirkişi raporu ise, dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde hazırlanmıştır. Bu durumda mahkemece, mahallinde keşif yapılarak; tapu kaydı ve dayanakları (kadastro tutanağı vd.) ile vakfiye örneği uzman bilirkişi kurulu aracılığı ile mahalline uygulanmalı ve akabinde HMK.nun 266.maddesi uyarınca yukarıdaki ilkeleri kapsar biçimde uzman bilirkişi kurulundan rapor aldırılarak sonucuna uygun bir hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme sonucu davanın reddine dair karar ittihazı isabetli görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.