MAHKEMESİ : BALA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 20/02/2014NUMARASI : 2013/89-2014/63Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde; dava konusu taşınmaz içerisinden davalı şirket tarafından 25.12.1999 tarihinden itibaren kaçak su alındığının tespit edildiğini, Bala Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/44-27 D.iş karar sayılı ilamı ile kaçak alınan suyun durdurulması için bilirkişilerce tespit yapıldığını, Bala Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/278 Esas sayılı dosyası ile 1999 ila 2001 yıllarına ilişkin yapılan tespit sonucu belirlenen alacak miktarı için dava açıldığını; devam eden davada, yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda, taleplerinin üzerinde 134.374.500 TL (yeni 134,37 TL) fazla hesaplama yapıldığını; ayrıca, raporda 30.06.2003 tarihine kadar 4.080.603.000 TL (yeni 4.080,60 TL) hesap yapıldığını; bu rapora istinaden, daha önce açmış bulundukları davada fazlaya ilişkin haklar saklı tutulduğundan talepleri üzerinde tespit edilen bedel ile 2002 yılından 30.06.2003 yılına kadar tespit edilen bedel toplamı 4.214.977.500 TL'nin (yeni 4.214,98 TL) 25.12.1999 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili dilekçesinde; uyuşmazlığın özünün haksız fiil sorumluluğuna ilişkin olduğunu, davacı tarafça iddia edilen zararın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıldan fazla bir sürenin geçtiğini, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini; esasa yönelik olarak da; davaya konu suyun yüzey suyu olduğu, müvekkili firmanın 2001 senesinde yaptığı eylemin taşlık, ziraate elverişsiz ve özel mülkiyete konu olmayan bir alanda, hiçbir işe yaramadan akıp gidecek olan ve önemli ölçüde yağmur ve kar sularından oluşan suyu toplama kanalı ve kaptajla tutup yararlanmaktan ibaret olduğunu; müvekkili firmanın, 2001 tarihinden itibaren dava konusu yere bir müdahalesinin bulunmadığını, dava konusu yerde yapılan ihtiyati tedbirin infazı sırasında müvekkili firma tarafından yapılan tüm ekipmanların davacı tarafça tahrip edildiğini, dava konusu bedelin, 2001 tarihinden sonraki döneme ilişkin olduğunu; oysa, müvekkilinin, bu tarihten itibaren herhangi bir kullanımının bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece; ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece, hüküm davacının temyizi üzerine Dairemizin 14.11.2012 tarih ve 2012/19365 Esas ve 2012/23468 Karar sayılı ilamı ile "Dava konusu suyun kullanımı ile ilgili olarak Bala Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/44 D. iş Esas 2001/27 D. iş karar sayılı dosyasında yapılan 06.12.2001 tespit tarihi ile Bala İcra Müdürlüğü tarafından ihtiyati tedbirin infazının gerçekleştirildiği 04.03.2002 tarihi arasındaki dönem için hesaplanacak bedele hükmedilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Ancak, davalının savunması da dikkate alınarak, infaz işleminin gerçekleştirildiği 04.03.2002 tarihi sonrasındaki dönem içerisinde davaya konu suyun davalı tarafından kullanıp kullanmadığı hususunun tespiti açısından, davacı tarafa delillerini sunması için imkan ve süre tanınmalı, tüm deliller usulünce toplanarak değerlendirilmeli ve ortaya çıkacak sonuç dairesinde hüküm kurulması gerekirken, sadece davacı tarafın iddialarına dayanarak talep edilen tüm dönem açısından hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir." gerekçesi ile hüküm bozulmuştur. Bozma ilamına uyan mahkeme tarafından davacıya delillerini sunması için süre tanınmış, davacı vekili tarafından sunulan tutanak içeriğinden davacının iddiasını ispatlayamadığı sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak, davacıya delillerini sunması için süre verilmiş, ancak, davacı tarafından ibraz edilen tutanak içeriği ile dava ispatlanamadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.Kural olarak, bozma kararına uyulmakla; orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda mahkeme için zorunluluk doğar. Öte yandan, bozma kararı dışında kalan yönler ise kesinleşir.Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay'ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.Bozma ilamında,06.12.2001 tespit tarihi ile Bala İcra Müdürlüğü tarafından ihtiyati tedbirin infazının gerçekleştirildiği 04.03.2002 tarihi arasındaki dönem için hesaplanacak bedele hükmedilmesinde bir isabetsizlik olmadığı belirtilmesine karşın bu döneme ilişkin talebin kabulü gerekirken bozma ilamı yanlış yorumlanarak davanın tümden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ : Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.