MAHKEMESİ : GAZİANTEP 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 17/11/2006NUMARASI : 2005/307-2006/423Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili, davalının otel olarak faaliyette bulunduğu işyerinde kurulu bulunan ...... numaralı telefonun kontör atışını sağlayan “S” tellerinin müvekkili kurum içerisinde çalışan birkaç görevli tarafından para karşılığında söküldüğünü, bu nedenle davalının yapmış olduğu telefon görüşmelerinde kontör atışının gerçekleşmediğinden ücretlendirmenin yapılmadığını, yönetmeliğe uygun olarak tahakkuk ettirilen fatura bedellerinin tahsili için başlatılan takibe davalının haksız olarak itiraz ettiğini öne sürerek, itirazın iptaline ve % 40 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, davalı hakkında açılmış herhangi bir ceza davası bulunmadığı, davacıyı zarara uğratacak müdahalelerin davalı tarafından yapıldığının ispatlanmadığı, zarar ile davalı arasında illiyet bağı kurulamadığı, müdahalenin davalı abonenin bilgisi ve isteği dahilinde yapıldığının belli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesindeki davaya etkisini düzenleyen Borçlar Kanunu’nun 53.maddesi hükmünde, "Hakim, kusur olup olmadığına, yahut haksız fiilin failinin temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararı ile de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesinin kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarının tayini hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez." denilmektedir. Aynı düzenleme yeni Türk Borçlar Kanununun 74.maddesi hükmünde de “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” şeklinde önceki kanuna paralel şekilde düzenlenmiştir.Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Öğreti ve uygulamada hukuk hakiminin, maddi olaylara ve özellikle fiilin hukuka aykırılığına ilişkin olarak ceza hakimi tarafından yapılan tespitlerle bağlıdır. Hukuk hakiminin ceza mahkemesi kararındaki maddi olgularla bağlılığının ölçüsü; beraat kararında suçun sanık tarafından işlenip işlenmediğinin kesin olarak, delilleriyle tespit edilip edilmediğidir. Ceza mahkemesinin, kusurun ve zarar miktarının takdiri hususundaki kararı, yani, fiilin işlendiği sabit olduğu halde, kusurluluğa ya da kusursuzluğa ilişkin saptaması, hukuk hakimini bağlamaz. Hukuk hakimi, ceza mahkemesinin kusura ilişkin değerlendirmesiyle ve buna etkili tespit edilen olgularla bağlı kalmaksızın, taraflarca ileri sürülen delilleri toplayıp, tümünü birlikte değerlendirerek bir sonuca varmalıdır.HUMK 275. maddesi( yeni HMK 266.) hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Somut olayda, davacı kurum başmüfettişi ve müfettiş yardımcısı tarafından düzenlenen 01.07.2002 tarihli soruşturma raporunda, davalının otelinde tesisli olan dava konusu telefon hattının kendisinden beklenmeyecek derecede durağan kontör trafiği arz ettiği açıklanmıştır. Zarar tespit raporunda ise, davacının ilk tahakkuk dönemindeki (Ocak 1999) aylık kontör baz alınarak yapılan hesaba göre, S teli sökük olduğu dönemde (1999 ila 2002 yılları arasındaki süre için) 257.050 kontör karşılığı 15.423,00 TL borcu bulunduğu belirtilmiştir. Tahakkuk ettirilen faturaların bedellerinin tahsili için davacı tarafından 25.07.2003 tarihinde davalı aleyhine başlatılan icra takibine davalının itirazı üzerine takip durmuştur.Gaziantep 1.Asliye Ceza Mahkemesinin 2002/768 Esas - 2006/910 Karar sayılı dosyasında; sanıkların (davacı görevlileri) S.. S.. ve Ö.. Ç.., müdahilin Türk Telekom Genel Müdürlüğü olduğu, sanıklar hakkında hırsızlık suçundan kamu davası açıldığı, davanın, davalıya ait telefonun da içinde bulunduğu 13 adet telefonun “S” telinin sökülerek kontör atışının bertaraf edilmesi nedeniyle, aboneleri lehine haksız menfaat temin edilmesine ilişkin olduğu, yapılan yargılama sonucunda sanıkların delil yetersizliğinden beraatına karar verildiği, bu kararın katılan vekili tarafından temyizi üzerine 13.Ceza Dairesinin 03.05.2012 tarihli kararıyla davanın zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verildiği anlaşılmıştır. Yukarıda açıklanan hukuki olgular dikkate alındığında ceza mahkemesince verilen beraat hükmünün görülmekte olan davada mahkemeyi bağladığından ve ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararının görülmekte olan dava yönünden de kesin hüküm oluşacağından söz edilemez. Mahkemece, dava konusu tahakkuk öncesi ve sonraki dönem tahakkuk miktarları, işyeri defter kayıtları, tarafların öne sürdükleri deliller toplanıp telefon fatura bedeli yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılmaksızın karar verilmiştir. Davaya konu olayda telefon fatura bedeli hesabının özel ve teknik bilgiyi gerektiren bir konu olduğu kuşkusuzdur. Mahkeme hâkiminin özel ve teknik konuda bilirkişi raporu almaksızın karar vermesi yasal olarak mümkün değildir. Hal böyle olunca, mahkemece dava dosyasının konusunda uzman kişiler arasından seçilecek üç kişilik bilirkişi heyetine verilmesi, dava konusu tahakkuk öncesi ve sonraki dönem tahakkuk miktarları, işyeri defter kayıtları, tarafların öne sürdükleri deliller değerlendirilerek, S tellerinin sökük olduğu iddia edilen dönemdeki fatura bedellerinde ciddi bir düşüş bulunup bulunmadığının belirlenmesi amacıyla kapsamlı ve denetime elverişli rapor alınması, düşüş olduğunun tespiti halinde, davacının davalıdan talep etmede haklı olduğu bedelinin hesaplatılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.