MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİDava dilekçesinde 5.177,00 TL için yapılan ilamsız icra takibine vaki haksız itirazın iptali takibin devamı ile %40 icra inkar tazminatının faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü ve kısmen reddi cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı, davalı şirket ile imzaladığı avukatlık hizmet sözleşmesi gereğince, davalının avukatlık görevini üstlendiğini, ancak hizmetinin karşılığı avukatlık ücreti alacaklarının ödenmediğini, davalıdan 5.177,00 TL vekalet ücreti alacağının bulunduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla vekalet ücreti nedeniyle yapmış olduğu ilamsız icra takibine vaki haksız itirazın iptali ile %40 icra inkâr tazminatının tahsili istenilmiştir. Davalı, yetki, zamanaşımı itirazları ile birlikte tahsil edilen paraları uhdesinde tutan davacı avukatın haklı nedenle azil edildiğini, açılması gereken davaların açılmadığı nedenleriyle davacının ücret talebinde haklı olmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, 16.03.2011 tarihli bilirkişi raporu esas alınarak davanın kısmen kabulüne, 4.956,00 TL vekalet ücreti, 92,87 TL faiz olmak üzere toplam 5.048,87 TL için takibin devamına, %40 icra inkâr tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Avukatlık Kanunu'nun 163 ve 164.maddeleri hükmü gereğince, avukatlık ücreti, avukatla iş sahibi arasında serbestçe kararlaştırılır ve bu ücretin belli bir miktarı kapsaması gereklidir. Olayımızda da ücret maktu olarak kararlaştırılmış olmakla, kural olarak sözleşme geçerlidir. Ancak, vekil, Borçlar Kanunu'nun 392. maddesi hükmüne göre, yaptığı iş sırasında, vekil edenin adına veya yararına yaptığı tüm işlerin hesabını müvekkiline vermek zorundadır. Bu nedenle azlin haklı olup olmaması, salt avukatın üzerine aldığı iş ve davaları gerektiği şekilde takip edip etmemesine göre değil, yaptığı işin hesabını tam ve eksiksiz verip vermemesine, bu yolda müvekkilinin güven duygusunu sarsıp sarsmamasına göre de değerlendirilmelidir. Vekil-vekil eden arasında bulunan vekalet sözleşmesinin temel dayanağı güven ve saygı ilişkisidir. Güven sarsıcı harekette bulunulması sonucu ilişkinin sarsılması, buna da davacı tarafın tutum ve davranışının yol açması halinde vekil eden azil edebilir. Avukatlık Kanunu'nun 174.maddesine göre, avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir ancak, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise, yani azil haklı ise avukatlık ücretinin ödenmesi gerekmez. HGK'nın 23.09.1987 gün 87/3-188 Esas 87/657 Karar sayılı ilamda da açıklandığı gibi, haklı olarak azledildiği halde, azle yol açan davranışının davalı aleyhine herhangi bir sonuç doğurmayan, kötüniyetli olmayan ve azle neden olan davranışı iş sahibine zarar vermeyen avukatın, azil tarihine kadar sarf ettiği mesaisine karşılık adalete uygun bir avukatlık ücretinin ödenmesi hakkaniyet gereği olarak kabul edilmelidir. Somut olayda, davacı avukat vekâlet sözleşmesi gereği ücret alacağını istemekte, davalı ise haklı azil ettiğini bildirmektedir. Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde mahkemece, taraf delilleri toplanmadan davalı savunması yönünde inceleme ve araştırma yapılmaksızın eksik inceleme ile salt sözleşme hükümlerine göre davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.Bundan ayrı olarak ta, davacı alacaklı, 5177,00 TL için yapılan takibe itirazın iptalini istemiş, dava dilekçesinde faiz istemi bulunmadığını açıkça belirtmiş olmasına rağmen mahkemece, davalının icra dosyasına vaki itirazının iptali ile takibin devamına ve dava konusu yapılmayan birikmiş faiz alacağının tahsiline yol açacak şekilde hüküm kurulması, 6100 sayılı HMK'nın 26. maddesinde belirtilen taleple bağlılık ilkesine aykırı olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.