MAHKEMESİ : GAZİANTEP(KAPATILAN) 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 07/02/2014NUMARASI : 2013/104-2014/76Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin arızalanan aracının davalı tarafça tamir edilerek 26.08.2010 tarihinde müvekkiline teslim edildiğini, aracın 15.10.2011 günü yeniden arızalandığını, aracın tamir için götürüldüğü servis yetkililerinin, davalı tarafça düzenlenen 26.08.2010 tarihli faturada değiştirildiği belirtilen bir çok parçanın aslında değiştirilmediği ve mevcut arızanın davalının yanlış tamirinden kaynaklandığını müvekkiline bildirdiklerini, müvekkilinin delil tespiti için mahkemeye başvurduğunu, bilirkişi raporunda, mevcut arızanın davalının hatalı tamirinden kaynaklandığının tespit edildiğini belirterek; fazlaya ilişkin haklarını saklı tutup, 7.786,57 TL hasar bedeli, 3.899,22 TL davalıya ödenmiş tamir fatura bedeli ve 1.500,00 TL araçta oluşan değer kaybı olmak üzere toplam 13.185,75 TL ile tamir süresince aracın kullanılmamasından kaynaklanan zarar bedelinin, tespit tarihi olan 19.10.2011 tarihinden işleyecek ticari avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde, yetki itirazında bulunmuş, davacının aracının müvekkilinin iş yerine 23.08.2010 tarihinde getirildiğini, aracın tamirinin üzerinden 14 ay geçtiğini, 14 ay zarfında müvekkiline ayıplı tamir yapıldığına dair her hangi bir ihtar çekilmediğini, değişik iş dosyasında yapılan tespite süresi içinde itiraz edildiğini savunarak; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.Mahkemece; davacının basiretli bir tacir olarak TTK 23. maddesine uygun şekilde davalıya ayıp ihbarında bulunması gerektiği, davacının süresi içinde ayıp ihbarında bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava; araç tamirinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.Taraflar arasındaki akdi ilişki, TBK'nın 470 (BK m. 355) ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı taraf, iş-eser sahibi; davalı taraf ise yüklenicidir.Uyuşmazlık; davacının aracının taraflar arasındaki anlaşmaya, fen ve sanat koşullarına ve amaca uygun olarak tamir edilip edilmediği ve davacının davalıya ayıp ihbarını süresinde yapıp yapmadığı noktalarında toplanmaktadır.Eser sözleşmesinde, işin uzmanı sayılan yüklenici, yapımını yüklendiği işi, özen borcu gereği olarak fen ve sanat kurallarına, sözleşme hükümlerine, kendisine duyulan güvene ve beklenen amaca uygun şekilde yapmakla ödevlidir.Eser sözleşmesini diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran önemli özelliklerinden birisi sonuç sorumluluğu, yani tarafların iradeleri doğrultusunda yüklenici tarafından bir sonucun meydana getirilmesi taahhüdüdür. Zira; eser sözleşmesinde bir eserin yaratılıp teslim edilmesi borcu altına girilmektedir. Bu borcun altına giren taraf yani yüklenici, işin mahiyeti gereği işi sadakat ve özenle yerine getirmek zorundadır. Sadakat borcu, yüklenicinin iş sahibinin yararına olacak şeyleri yapması ve ona zarar verecek her türlü eylemden kaçınmasıdır.Eserin, sözleşmede kararlaştırılan niteliklerine, ya da iş sahibinin beklediği amaca uygun olmaması veya lüzumlu bazı vasıflardan bir ya da bir kaçının bulunmaması halinde ayıplı ifa edildiğinin kabulü gerekir.Ayıp, bir malda ya da eserde, sözleşme ve yasa hükümlerine göre normal olarak bulunması gereken niteliklerin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bozuklukların bulunmasıdır. Başka bir anlatımla ayıp, eşyanın normal niteliklerden ayrılmasıdır. Kural olarak eser sözleşmelerinde ayıbın varlığı her türlü delille kanıtlanabilir.Uygulamada, ayıp, gizli-açık ayıp ayırımına tabi tutulmaktadır.Gizli ayıp, eserin tesliminden sonra genellikle kullanım sonucu kendini gösteren ve o eserde sözleşme ve dürüstlük kurallarına göre olmaması gereken farklılıklardır. Açık ayıp ise, yine sözleşme ve dürüstlük kurallarına göre eserde olması gerektiği halde fiilen mevcut olmayan vasıf eksikliğidir.Dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 Sayılı Borçlar Yasası’nın 355 ve devamı maddelerinde yer alan eser sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda anılan Yasa’nın 359. maddesi uyarınca eser sahibi, teslimden sonra eserde gözle görülebilir ayıp var ise makul sürede veya sonradan ortaya çıkan gizli ayıplar bulunursa, bu tarihten itibaren makul sürede yükleniciye bildirmek zorundadır. Aksi durumda BK’nın 362. maddesi uyarınca yüklenici her türlü sorumluluktan kurtulur ve eser sahibi eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılır. Yine kural olarak ayıp ihbarının yapıldığı hususu şekle bağlı olmayıp, her türlü delille ve tanık anlatımıyla kanıtlanabilir. İş sahibi tarafından ancak, süresi içersinde ayıp ihbarında bulunulması şartıyla Borçlar Kanunu'nun 360. maddesinde sayılan seçimlik haklardan birisini kullanabilir.Tüm bu bilgiler ışığında somut olay irdelendiğinde; davaya konu aracın tamir edilip davalı yüklenici tarafından davacı iş sahibine 26.08.2010 günü teslim edildiği, aracın 15.10.2011 günü yeniden bozulduğu, davacının 19.10.2011 tarihinde araçtaki arızanın sebebinin tespiti için mahkemeden delil tespiti talebinde bulunduğu, mahkemece bilgisine başvurulan makina yüksek mühendisinin raporunda, araçtaki mevcut arızanın muhtemel sebebinin karşı tarafça araca daha önce yapılan tamir sırasında 2 ve 3 kol muylu keplerin yanlış takılması işleminden kaynaklandığının rapor edildiği, bilirkişi raporun davacı iş sahibine 18.11.2011 tarihinde, davalı yükleniciye 28.11.2011 tarihinde tebliğ edildiği, davalı yüklenicinin 13.12.2011 tarihinde bilirkişi raporuna itiraz ettiği, davacı iş sahibinin eldeki davayı 05.12.2011 günü açtığı, buna göre eser sahibi olan davacının, eserdeki gizli ayıbı, delil tespiti dosyasında hazırlanan bilirkişi raporunun tarafına tebliğ edildiği 18.11.2011 tarihinde öğrendiği, raporu davalı yükleniciye tebliğ ettirerek, süresi içinde ihbar yükümlülüğüne uygun hareket ettiği ve davayı süresi içinde açtığı anlaşılmaktadır.Hal böyle olunca mahkemece; davacının ayıp ihbarını yukarıda belirtilen ilke ve kurallara uygun şekilde makul sürede yaptığı kabul edilerek, tarafların tüm delilleri toplanıp, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, olayda uygulama yeri bulunmayan TTK’nın 23/c maddesine dayanılarak yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.