Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3925 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 17374 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : TRABZON AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 08/04/2014NUMARASI : 2013/449-2014/196Taraflar arasındaki tedbir nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde, davacı kadın için 500,00 TL, müşterek çocuk için 500 TL tedbir nafakasının davalıdan tahsilini talep etmiştir.Mahkeme tarafından davanın kısmen kabulüne karar verilerek davacı kadın için 750,00 TL, müşterek çocuk için 500,00 TL nafakaya hükmedilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davalı adına çıkarılan tebligatlar, davalının mernis adresi olduğu gerekçesiyle davacının adresine tebliğ edildiği, yargılamanın davalının yokluğunda yapıldığı ve davalının cevap dilekçesi de veremediği anlaşılmıştır.Dosya kapsamından davalının tebligat adresinin “.. Mahallesi .. No:.. .. .. İzmit Kocaeli” olmasına rağmen, duruşma günü içeren dava dilekçesinin aynı zamanda davacının ikamet ettiği ".. Mahallesi .. Sokak No .. İçkapı No:.. Merkez Trabzon" adresine gönderildiği ve "S.. Y.." isimli kişi tarafından tebellüğ edildiği, mahkeme tarafından bu tebligatın mernis adresine yapıldığı, dolayısıyla tebligatın usulüne uygun tebligat olarak kabul edilmesi gerektiği varsayılarak davalının yokluğunda karar verildiği anlaşılmaktadır.Bu durumda, uyuşmazlığın çözümünde öncelikle “tebligat”, “taraf teşkili”, “adil yargılanma” ve “hukuki dinlenilme hakkı” kavramları üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır:Yetkili makamlar tarafından bir takım hukukî işlemlerin, bunların hukukî sonuçlarından etkilenmeleri amaçlanan kimselere kanuna uygun şekilde bildirimi ve bu bildirimin de usulüne uygun şekilde yapıldığının belgelenmesi olarak tanımlanan tebligat, Anayasa ile güvence altına alınan iddia ve savunma hakkının, daha da özelde hukukî dinlenilme hakkının tam olarak kullanılması ve bu suretle adil bir yargılamanın yapılmasını sağlayan çok önemli bir araçtır. Bir davada davalının, davacının açmış olduğu davadan haberdar olması, davaya cevap vermesi ve hatta cevap süresinin işlemeye başlaması için dava dilekçesinin tebliğ edilmesi gerekir. Aksi durumun, ilgilinin hak arama hürriyetini kısıtlayacağına şüphe yoktur. Aslında hemen her hukuksal işlemin tebligat ile sonuç doğuracağını söylemek mümkündür.1086 sayılı HUMK.nun 73.maddesi, 6100 sayılı HMK.nun 27.maddesine göre "Hukuki Dinlenilme Hakkı" iddia ve savunmada bulunma hakkından daha geniş olarak ve Anayasanın 36.maddesine uygun bir düzenleme olup; (6100 sayılı HMK.nun 27.mad. Hükümet Gerekçesi) 6100 sayılı HMK.nun 27, Anayasanın 36.maddesi ışığında "Hukuki Dinlenilme Hakkı" sağlanmadan taraflar usulüne uygun olarak iddia ve savunmaları için mahkemeye çağrılmadıkça haklarında hüküm kurulamaz. Olayımızda davalının usulüne uygun olarak çağrılmadığı, savunma hakkının kısıtlandığı anlaşıldığından yokluğunda yapılan tahkikat sonunda oluşturulan hükmün sair temyiz itirazları incelenmeksizin bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.