MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİDava dilekçesinde 30.000,00 TL tazminatın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili; müvekkilinin davalı şirketin yapmış olduğu toplu konutlardan haricen satın aldığı dairenin, davalı şirket tarafından başkasına satılmış olması ve ifa imkansızlığı nedeniyle, satış bedeli olarak ödenen 30.000 TL tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili; müvekkili şirketin davacıyı tanımadığını, aralarında sözlü ve yazılı bir sözleşme bulunmadığını, müvekkili şirkete 30.000 TL ödeme yapılmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, “taraflar arasında alım-satım hususunda yazılı olmayan bir anlaşma yapıldığı ve davacının 30/07/2011 tarih ve 38 nolu tahsilat makbuzu ile davalıya 10.000 TL ve 30/08/2011 tarih 45 nolu tahsilat makbuzu ile de 20.000 TL ödediği, davacının ödemiş olduğu bu bedelleri davalıya çektiği ihtarname ile davalının temerrüt tarihi olan 08/09/2011 tarihinden itibaren yasal faiziyle talepte haklı olduğu anlaşılmakla” davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir (HMK.md.190). Bu nedenle ispat külfeti öncelikle davacıdadır. Davacı ise hukuki ilişkinin değeri itibarıyla iddiasını ancak yazılı delil ile ispat edebilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun varlığına delalet edecek karşı taraf elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, makine ile yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış, parmak izli veya mühürlü senetler gibi) yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa HUMK.nun 292-HMK.202. maddesi uyarınca satış sözleşmesi "tanık" dahil her türlü delil ile ispat edilebilir.Yazılı delille veya yazılı delil başlangıcı yoksa satış sözleşmesinin ikrar (HUMK. md.236-HMK.md.188) yemin (HUMK.md.344-HMK.md227) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.Davacı, alım ve satım hukuki ilişkisine dayanak 30.000 TL alacağı olduğunu iddia etmiştir. Davalı, cevap vermemiş, hukuki ilişkiyi inkar etmiştir. Davacı, elle yazılmış, ödenen miktarı gösteren adi belgeye (davalı şirkete ait olduğu belirtilen ödeme makbuzuna) dayanmıştır. Bu belgede davalının çalışanı olduğu iddia edilen kişinin imzası bulunmaktadır. Davalı, bu kişinin kendi çalışanı olmadığını, makbuzun da kendilerine ait olmadığını savunduğuna göre, mahkemece davalının makbuz tarihi itibarıyla defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak belgenin davalı şirket makbuzu kullanılarak veya çalışanı tarafından düzenlendiği, böylece davalı şirketle bağlantısı saptanmadan davanın kabulü usul ve yasaya uygun görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.