Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3914 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 19903 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : KUMLUCA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 08/05/2013NUMARASI : 2013/297-2013/260Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkiline ait Kumluca İlçesi Karacaağaç Köyü Güllü yaylası mevkiinde bulunan ... ada .... parsel sayılı taşınmaz içerisinde bulunan evin 14/03/2009 tarihinde V.. T..r, H.. T.. ve Ş.. K.. tarafından izin alınmaksızın trafonun açılması neticesinde çıkan yangın sonucu yandığını, bu şahısların Kumluca Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/327 Esas sayılı dosyası ile yargılandıklarını, şahısların kusurlu bulunarak haklarında ceza tertip edildiğini, belirtilen Sulh Ceza Mahkemesi dosyasından alınan bilirkişi raporunda davalı A...'ın da sorumlu olduğunun belirtildiğini, meydana gelen yangın nedeniyle 2.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihi itibariyle işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine hükmolunmasını talep etmiştir. Mahkemenin 2011/556 Esas sayılı dosyası davalı A... yönünden tefrik edilmiştir.Davalı A.. E.. vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde; dava konusu alacağın BK 60/1 maddesi uyarınca zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, haksız fiilin 14.03.2009 tarihinde meydana geldiği, 818 sayılı Borçlar Kanunu 60 maddesine göre zamanaşımı süresinin, haksız fiil aynı zamanda suç teşkil ettiğinden ceza zamanaşımı süresi olacağı, fakat davalı A.. tüzel kişiliğe haiz olup hakkında ceza davası açılması düşünülemeyeceği olayda uygulanacak olan zamanaşımı süresinin olay tarihine göre 1 yıl olduğu, yerleşik Yargıtay uygulamasına göre de bu durumda ceza zamanaşımı uygulanmayacağı gerekçesi ile A..'a yönelen davanın zamanaşımı itirazı gözönünde bulundurularak zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Zamanaşımı; alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip, sadece onu eksik bir borç haline dönüştürür ve dolayısıyla alacağın dava edilebilme niteliğini ortadan kaldırır. Zamanaşımı, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 140.maddesinde yer alan (...ileri sürülmezse, hâkim bunu kendiliğinden gözönüne alamaz...) kuralında da vurgulandığı gibi, kişisel bir savunma nedeni olup, bütün öteki savunmalarda olduğu gibi ve özellikle itiraz nedenlerinden farklı olarak savunulmadığı zaman mahkemece resen gözetilemez ve uygulanamaz. Bu itibarla zamanaşımı savunması usulüne uygun ileri sürüldüğünde ve bu savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.Haksız fiillerde zamanaşımı ise, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60.maddesinde ayrıca düzenlenmiştir.Anılan maddenin birinci fıkrasında; “Zarar ve ziyan yahut manevi zarar namiyle nakdi bir meblağ tediyesine müteallik dava, mutazarrır olan tarafın zarar ve failine ıttılaı tarihinden itibaren bir sene ve her halde zararı müstelzim fiilin vukuundan itibaren 10 sene mürurundan sonra istima olunmaz.” denildikten sonra; aynı maddenin ikinci fıkrasında, ceza dava zamanaşımına yollamada bulunularak; “Şu kadar ki zarar ve ziyan davası, ceza kanunları mucibince müddeti daha da uzun müruruzamana tabi cezayı müstelzim bir fiilden neşet etmiş olursa şahsi davaya da o müruru zaman tatbik edilir.” hükmü getirilmiştir.Madde metninden açıkça anlaşılacağı üzere, haksız fiillere uygulanacak üç ayrı zamanaşımı süresi belirlenmiştir. Bunlar, zarar görenin ‘zarar’ı ve ‘fail’i öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlayacak olan 1 yıllık kısa süreli zamanaşımı; fiilin ‘vukuundan’ itibaren işleyecek 10 yıllık kesin süreli zamanaşımı ve fiilin aynı zamanda suç oluşturduğu durumlarda uygulanacak olan uzamış (ceza davası) zamanaşımı süreleridir.BK'nun 60.maddesinin 1.fıkrasına göre, haksız fiil nedeniyle tazminat davası açma hakkı zarar görenin, zararı ve haksız eylemi öğrenmesinden itibaren başlayacak ve bir yılda zamanaşımına uğrayacaktır. Burada önemli olan zararı ve tazminat sorumlusunu öğrenmektir. Öğrenebilecek durumda olmak zamanaşımının işlemeye başlamasına sebep olmaz. Zarar ve sorumludan hangisi daha sonra öğrenilirse, zamanaşımı son öğrenme gününden itibaren işlemeye başlar. Eğer zarara uğrayan tüzel kişi ise, dava açmaya yetkili organın öğrenmesi dikkate alınır. Bir yıllık sürenin başlaması için zarar görenin, zarar ile birlikte tazmin borçlusunu da öğrenmiş olması gerekir. Kusur sorumluluğunda fail, kusursuz sorumlulukta kanunen sorumlu görülen kişinin öğrenilmesi gerekir. BK'nun, m.60/2. fıkrasında düzenlenen ceza davası zamanaşımının uygulanabilmesi için öncelikle; zarar veren eylemin Ceza Kanunu ya da ceza hükmü taşıyan özel kanunda suç olarak düzenlenmiş olması gereklidir.Özel kanunlarda haksız eylem için başka bir zamanaşımı süresi tayin edilmiş olmadıkça, haksız eylemden doğan maddi ve manevi zararların tazmini için açılacak davalarda BK'nun 60. maddesinde öngörülen zamanaşımı uygulanmak gerekir. Öğretide ve yargısal inançlarda, BK’nun m.60/2’deki hükmünün anlam ve amacı şu şekilde açıklanmaktadır:Haksız fiillerin bir kısmı, sadece özel hukuk açısından değil, ceza kanununda ya da ceza hükümlerini taşıyan özel kanunlar bakımından da sorumluluğu gerektirir. Haksız fiilin faili, yani sorumlusu genellikle daha ağır sonuçları olan ceza kovuşturmasına konu olabileceği sürece, zarar görenin haklarını yitirmesinin mantık dışı olacağı kuşkusuzdur. Bu bakımdan haksız eylem aynı zamanda ceza kanununda ya da ceza hükümlerini taşıyan özel kanunlarda suç teşkil ediyorsa ve bu yasalarda, bu eylem için daha uzun bir zamanaşımı süresi tayin edilmişse, tazminat davası da ceza davasına ilişkin zamanaşımı süresine tabi olur. Bu husus 07.12.1955 gün ve 17/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulanmıştır. Zira, ceza davasının zamanaşımı "suçun türüne göre değişmekle beraber" çoğunlukla, BK'nun m.60/I'deki özel hukuk zamanaşımından daha uzundur. Haksız fiil aynı zamanda suç teşkil ediyorsa ceza zamanaşımı süresinin tüzel kişi aleyhine açılan tazminat davasında da uygulanması gerekmektedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 26.09.2012 tarih ve 2012/4-319 E-2012/619 K sayılı ilamı da bu doğrultudadır). Tüzel kişi hakkında daha kısa olan zamanaşımı süresinin, şahıslar hakkında ise, daha uzun olan ceza zamanaşımı süresinin kabul edilmesinin uygulamada hakkaniyete de uygun olmayan sonuçlar doğuracağı açıktır. Mahkemece davalı tüzel kişi hakkında ceza zamanaşımı süresinin uygulanacağının kabulü ile davanın esasına girilerek sonucu dairesinde hüküm tesisi gerekirken mahkemece davalı tüzel kişi hakkında ceza zamanaşımı uygulanmayacağından bahisle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.