Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3854 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 19591 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : SİLİFKE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 03/07/2013NUMARASI : 2013/226-2013/692Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili, müvekkilinin S.. B..ne ait K... köyü 785 parsel sayılı 361.15 m2 yeri 18.11.1992 tarihinde ihale yolu ile 12.093.525 TL bedelle satın aldığını, satış bedelinin yarısı olan 6.050.000 TL nin 02.12.1992 tarihinde ödendiğini, yarı bedelinin de taşınmaz üzerindeki tedbirler kaldırıldıktan sonra ödeneceğini, yarı bedelin tahsilinin müvekkilinden istenmediğini, tedbirlerin kaldırılıp taşınmazın tapuda devrinin müvekkiline verilmediğini, davalı belediyenin müvekkilinin vermiş olduğu parayı hazineye irat kaydettiğini, bu işlemin haksız olduğunu ileri sürerek, müvekkilinin 02.12.1992 tarihinde vermiş olduğu 6.050.000 TL nin, dava konusu yerin gerçek değeri üzerinden hesaplanarak müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, davacı ödeme yapmadığından dolayı ihalenin bozulduğunu, açılan davanın haksız olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 2.507,91 TL 'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.Davacı vekilinin temyiz itirazlarının değerlendirilmesi sonucunda;Somut olayda, davacının S.. B..ne ait K... Köyü 6. pafta 785 parsel sayılı 361,15 m2 arsayı, 18.11.1992 tarihinde ihale yolu ile 12.093.525 TL bedelle satın aldığı, belediye tarafından yapılan bildiri üzerine, 02.12.1992 tarihinde satış bedelinin yarısı olan 6.050.000 TL' nin davacı tarafından davalı belediye veznesine ödendiği, davalı belediyenin taşınmaz üzerindeki 02.07.1991 tarihli ihtiyati tedbir şerhi ve 03.02.1995 tarihli tedbir şerhini kaldırdıktan sonra, davacının geri kalan bedeli ödeyeceği zamanın davacıya bildirileceğinin ve tapunun devredileceğinin davacıya söylendiği, davalı belediye tarafından ikinci taksidin ödenmesi için davacıya herhangi bir bildirm yapılmadığı, davacı tarafından keşide edilen 05.12.2008 ve 25.12.2008 tarihli ihtarnamelerde, bedelin yatırılması karşılığında taşınmazın devrinin kendisine yapılmasını, devrin yapılmaması halinde de ödemiş olduğu bedelin rayiç bedelinin ödenmesinin talep edildiği, davalı belediyenin 23.12.2008 ve 28.01.2009 tarihli cevabi ihtarnamelerinde, satış şartları sonuçlandırılmadığından tapu devrinin yapılmasının mümkün olmadığının, borcun tamamı ödenmediğinden yasa gereği ödenen kısmın Belediyeye irat kaydedildiğinin bildirildiği anlaşılmıştır.BK'nun 189 maddesinin birinci bendinde, "satıcı, satılan şeyin bir üçüncü şahıs tarafından satımın akdi zamanında mevcut bir hak sebebi ile tamamen veya kısmen zaptedilmesinden alıcıya karşı mes'ul ve zamindir." yazılıdır. Madde metninden de açıkça anlaşılacağı gibi mevcut ayıp ister subjektif bir haktan, isterse objektif bir hukuk kuralından doğmuş olsun satıcı, devrini taahhüt edip gerçekleştirdiği hakkın kendi malvarlığında mevcut olduğu yönünü de zamindir. Devredilen hak, herhangi bir nedenle devri taahhüt edilen hakka uygunluk göstermiyorsa satıcı bundan sorumludur. Bu sorumlulukta alıcının zapt nedeniyle uğradığı gerçek zarar kadardır.Olayda, resmi şekle uygun olarak ihale yoluyla satış işlemi gerçekleştirilmiştir. Hal böyle olunca davalı belediye zapta karşı tekeffül hükümleri uyarınca davacının gerçek ve güncel müspet zararından sorumludur. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 15.12.2010 tarih ve 2010/13-618 Esas ve 2010/668 Karar sayılı ilamıda bu yöndedir.Bir sözleşmenin başlangıçta geçerli olarak kurulmasına rağmen daha sonra ortaya çıkan nedenler dolayısı ile imkansız hale gelmesi durumunda da, az yukarıda davalı Hazinenin sorumluluğunda açıklandığı gibi davacı gerçek ve güncel müspet zararını talep edebilmelidir.Öte yandan, davacının ödediği satış bedelinin geçersiz satışlarda uygulanması gereken denkleştirici adalet ilkesine göre; enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artış, maaş artışları gibi ekonomik etkenlerin ortalamaları esas alınarak bulunacak bedelin davacının gerçek zararını karşılamadığı ortadadır.O halde mahkemece, davalı belediyenin geçerli bulunan satım sözleşmesi uyarınca zapta karşı tekeffül hükümlerine göre sorumlu bulunduğu kabul edilerek, davacının davalıya 02.12.1992 tarihinde ödemiş olduğu 6.050.000 TL'nin, satış bedeline oranı belirlenerek, ifanın imkansız hale geldiği tarih itibariyle taşınmazın rayiç değeri tespit edilerek, davacının gerçek ve güncel müspet zararına hükmedilmesi gerekirken, hukuken geçersiz sözleşmelerin tasfiyesi sırasında uygulanması gereken sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre sorumlu bulunduğunun kabul edilmesi ve buna bağlı olarak davacının satış sırasında ödediği miktarın denkleştirici adalet ilkesi gereğince ulaştığı değere hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.