MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİDava dilekçesinde suya müdahalenin önlenmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili; davacının malik olduğu taşınmazdan çıkan suya davalıların boru döşemek suretiyle başka taşınmaza götürerek davacının rızası dışında müdahale ettiklerini, bu şekilde suya vaki müdahalenin men'ini talep ve dava etmiştir.Davalılar verdikleri ortak beyanlarıyla; davaya konu suyun aktığı havuzu ortak murislerinin yaptığını, taşınmazın ise davacı adına kaydedildiğini, kendi taşınmazlarının da suya ihtiyacı olduğunu ancak davacının buna izin vermediğini savunarak davanın reddini dilemişlerdir.Mahkemece, davacının 4978 nolu parselin maliki olduğu ayrıca kadastrocu bilirkişinin 26/05/2008 havale tarihli raporunda sarı renk ile gösterdiği alanı kullandığı bu alanın tapusuz ve tescil harici bırakılan ormanlık alanlardan olduğu, davalıların ise 2864 nolu parseli kullandığı, ziraat mühendisi bilirkişisinin 26/08/2008 havale tarihli raporunda dava konusu suyun haftanın 3 günü 4978 parselin sulanması için kullanımının, haftanın 4 günü ise 2864 nolu parselin sulanması için kullanımının yeterli olacağını belirttiği, bu durumda davacının varolduğunu belirttiği müdahalenin önlenmesini tescil harici ormanlık alanı sulamak için talep ettiğinin açık olduğu, tüm bu nedenlerle davacının hiçbir hakka dayanmaksızın kullandığı tescil harici ormanlık alanı sulamak için davacıyı suyu kullanmaktan men edemeyeceği, davacının 4978 nolu parseli davalının 2864 nolu parseli birlikte ve sırayla sulamaları halinde suyun miktarının yeterli olacağının görüldüğü ve müdahale olmadığı kanaatine varıldığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Somut olayda hükme esas alınan bilirkişi raporlarına bakıldığında; davaya konu suyun çıktığı kaynak ve havuzun 4978 nolu parsel içinde kaldığı, 4978 no.lu parselin de tapuda davacı adına kayıtlı ve 2152,70 metrekare olup, suyun debisinin 0.083 lt/sn olduğu, bir günde 7171 lt su ürettiği anlaşılmaktadır.Dava konusu yapılan kaynak suyunun, davacıya ait 4978 parsel sayılı taşınmazdan çıktığı hususu tüm dosya içeriğiyle belirlenmiş olup, mahkemece de, kabul edilmiş bulunmaktadır. Bu durumda, anılan suyun miktarının da saptanarak öncelikle özel su sayılıp sayılmayacağının tesbiti gerekir. Tapulu yerden çıkan suyun, özel su sayılması ise, çıktığı taşınmazın sınırlarını aşmayacak miktarda az olmasına bağlıdır. Eğer suyun miktarı, o taşınmazın sınırlarını aşacak veya çıkar çıkmaz bir dere halini alacak şekilde çok veyahutta az olmakla birlikte özel mülkıyete tabi tutulması kamusal yarar açısından sakıncalı ise onun genel su olarak kabulü gerekir.O halde; sözkonusu suyun (davacının bundan halen yararlanıp yararlanmadığı hususuna bakılmaksızın) davacıya ait tapulu yerden çıkıp çıkmadığının kesin olarak saptandıktan sonra debisi ölçtürülüp miktarı itibariyle Türk Medeni Kanununun 679. maddesi anlamında özel su olduğu anlaşılırsa o zaman (kullanımı yeni olan davalıların bunda bir hak iddia edemeyecekleri gözetilerek) davanın kabulüne, genel sulardan sayıldığı takdirde ıse, tarafların bu suya olan ihtiyaç ve suyun yeterlilik durumlarının usulünce belirlenmesi ve sonuçlarına uygun bir karar verilmesi gerekirken, bu yönlerden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 06.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.