Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3669 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 19888 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : LAPSEKİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 11/07/2013NUMARASI : 2011/194-2013/151 Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı dava dilekçesinde, Halk Bankası Şubesi'ne kredi borcu olduğunu, bunu ödemek için banka görevlisi F.. G..'e 5.000,00 TL verdiğini, aradan yaklaşık bir yıl geçtikten sonra 2011 yılı Eylül ayında Halk Bankası'ndan tekrar kredi çekmek için müracaat ettiğinde geçen yıldan 5.000,00 TL ana parası bulunan kredi borcunun ödenmediğinin tarafına bildirildiğini, yapılan araştırma neticesinde bu paranın F.. G.. tarafından kredi borcunun kapatılması için yatırılmayıp davalı M.. Z..'nun 09001548 nolu hesabına 11/01/2011 tarihinde aktarıldığını ve bu şahısca paranın çekilip kullandığının öğrenildiğini, davalıya Lapseki Noterliği'nden ihtarname keşide ettiğini, ancak davalının kendisine bu ödemeyi yapmak istemediğini belirten ihtarname gönderdiğini belirterek, haksız zenginleşen davalıdan 5.000,00 TL alacağının 11/01/2010 tarihinden itibaren faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir Davalı cevap dilekçesinde; beldede işyerinin bulunduğunu, 1983 yılından beri de Halk Bankası Lapseki Şubesi ile çalıştığını, bu banka ile olan işlemlerinde genellikle banka görevlisi F.. G..'in yanına giderek parayı bırakıp, hesabına yatırması için beklemeden bankadan ayrıldığını, bunun banka çalışanlarına olan güveninden ve sıra beklemeye vaktinin olmamasından kaynaklandığını, davacı tarafından tarafına gönderilen 05/10/2011 tarihli ihtarnamede, hesabına havale edilen 5.000,00 TL'nin geri ödenmesinin istendiğini, oysa gerçekte hesabına geçen bir paranın olmadığını, bu durumun banka memurunun hesaplar üzerinde yapmış olduğu hareketlerden kaynaklandığını; ve buna ilişkin banka müfettişleri tarafından inceleme yapıldığını belirterek, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece; davacının 11/01/2011 tarihinde kendi hesabından davalının hesabına gönderilen 5.000,00 TL sebebiyle, davalının sebepsiz yere zenginleştiğine ilişkin iddiasını ispat edilemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Uyuşmazlık, davacının hesabından davalının hesabına 5.000,00 TL gönderilmesi sonucunda, davalı lehine sebepsiz zenginleşme oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır. TBK. 77/1 fıkrasına göre zenginleşen başkasının malvarlığından veya emeğinden haklı bir sebep olmaksızın elde ettiği zenginleşmeyi geri vermek zorundadır. Geri verme borcunun konusu ve kapsamı; TBK. m. 79 ve 80'de "aynen geri verme ilkesi"ne göre düzenlenmiştir. Sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan ve tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı geri verme borcu altındadır. Somut olayda; dosya içeriğindeki bilgi ve belgelerden ve eki Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesi dosyasının tetkikinden; Halkbankası Lapseki şubesinde görevli dava dışı F.. Y.. (G..)'in banka müşterilerinin hesaplarında yaptığı usulsüz işlemler sebebiyle, banka müfettişlerince inceleme yapıldığı, inceleme sonucunda tanzim olunan 05/08/2011 tarihli Teftiş Kurulu Raporu ile adıgeçenin bir kısım banka müşterilerinin hesabından zimmetine para geçirdiğinin netice ve kanaatine varıldığı; adıgeçenin güveni kötüye kullanma suçundan Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2012/108 sayılı dosyasında yapılan yargılaması sırasında alınan savunmasında -aynen- "...iddianamede müşteki olarak gösterilen ve hakkımda zimmet işlediğim iddia olunan şahıslar ile ilgili olarak bu şahısların bankaya kredi borçlarını yatırmak için kendisine parayı verdikleri bu paraların bir kısmının yatırılmadığı, müfettiş ortaya çıkarmadan önce bu şahısların verdikleri paraların yatırılarak kredi borçlarını kapattığı; vezne görevinin olmadığı ancak bu şahısların kendisini tanıdıkları için geldiklerinde kredi borçlarını yatırmak için para verdiklerini" şeklinde beyanda bulunduğu; yine ceza dosyasında davacı ve davalının katılan ya da mağdur sıfatıyla davada yer almadığı; ayrıca müfettiş raporunda ise davacı hesabından davalı hesabına yapılan 11/01/2011 tarihli havale işleminde bir usulsüzlük bulunduğuna dair tespitin yer almadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde tanzim olunan 23/05/2013 havale tarihli raporda ise "...mevcut belgelerle gerçeğin ortaya çıkarılmasının mümkün olmadığı, davacının iddialarının dava dışı banka müfettişlerinin şubede yapacağı soruşturmada ortaya çıkabileceği" belirtilmiş olup, yine Türkiye Halk Bankası A.Ş'nin 15/11/2011 tarihli yazı eki davacıya ait hesap ekstresinin tetkikinde; davacı hesabına 08/01/2010 tarihinde 5.000 TL nakit paranın yatırıldığı ve bu paranın 11.01.2010 tarihinde davalının hesabına havale yapıldığı anlaşılmış; ayrıca taraflar dava ve cevap dilekçeleri ile birbirlerini tanımadıklarını aralarında ticari bir ilişkinin olmadığını belirtmişdir. HMK.'nun 281. maddesinde; tarafların bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemede talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır. Hal böyle olunca; mahkemece, yargılama sırasında davacı hesabına yatırılan nakit paranın kim tarafından yatırıldığı ve bu paranın kim tarafından davalı hesabına havale yapıldığı; havale yapılan bu paranın davalı tarafından çekilip çekilmediği; bir başka ifade ile dava dışı banka çalışanının tarafların bilgisi dışında hesaplar üzerinde tasarrufta bulunup bulunmadığı hususu açıklığa kavuşturulmamıştır. Bu itibarla belirtilen bu eksiklikleri giderecek bilgi ve belgelerin bankadan temini ile konusunda uzman bilirkişi aracılığı ile yeniden rapor alınması sağlanarak ulaşılacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekir iken eksik inceleme, yanılgılı değerlendirme ile karar verilmiş olması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 10.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.