Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3616 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 10690 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : HATAY 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 31/12/2013NUMARASI : 2013/165-2013/606Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacılar vekili dilekçesinde; .. ili, .. ilçesi, .. Köyü 302 parsel sayılı taşınmazın mülkiyetinin Hazine'ye ait olduğunu, taşınmazın tamamen boş ve bakir bir yer iken 50 yıl önce, davacı Emsal'in taşınmazın 12.558 m2'lik bölümünü, davacı Süleyman'ın 1.888 m2'lik bölümünü imar ve ihya edip meyve ağacı diktiklerini; taşınmazın, Milli Emlak Genel Müdürlüğü'nün 05.12.2008 tarih ve 63750 sayılı yazısı ile davalı Üniversite'ye tahsis edildiğini; tahsis kararı uyarınca, davalının, 13.02.2009 tarihinden itibaren taşınmazı tasarrufu altında bulundurduğunu; davalı üniversitenin başvurusu üzerine, Hatay Valiliği İl İdare Kurulunun 10.03.2009 tarih ve 503/2 sayılı kararı ile davacıların zeytin ağacı ekerek taşınmaza müdahalede bulundukları gerekçesi ile tecavüzlerinin önlenmesine karar verildiğini; bunun üzerine, davacıların ağaç bedellerinin tahsili amacıyla Milli Emlak Müdürlüğü'ne karşı Hatay 2. Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde alacak davası açtıklarını, davanın reddedildiğini belirterek; davacı E.. Ö.. tarafından kullanılan kısımdaki ağaçların bedeli olarak 44.250-TL, davacı S.. B.. tarafından kullanılan kısımdaki ağaçların bedeli olarak 8.250-TL olmak üzere toplam 52.500-TL tazminatın davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine; alacağa, taşınmazın davalıya teslim edildiği 13.02.2009 tarihinden itibaren ticari faiz uygulanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, cevap dilekçesinde; talebin zamanaşımına uğradığını, taşınmazın Üniversite kampüsünün yanında yer aldığını, kampüs alanı olarak kullanmak üzere Milli Emlak Genel Müdürlüğü'nün 05.12.2008 gün ve 63570 sayılı yazısı ile iki yıllığına davalı Üniversite'ye ön tahsisisin yapıldığını,13.02.2009 tarihinde düzenlenen tutanak ile davalıya teslim edildiğini; ön tahsisin kesin tahsise dönüştürülmesi için yapılan başvurunun kabul edildiğini ve taşınmazın 24.03.2011 tarihli yazı ile hizmet süresince kullanılmak üzere davalıya tahsis edildiğini; tahsis kararı ile mülkiyetin davalıya geçmediğini; ayrıca, ağaçların ekonomik ömürlerini tamamladıklarını, bu nedenle sadece enkaz bedelinin istenebileceğini belirterek davanın reddini istemiştir.Mahkemece, davacıların, ağaç dikerek zeytin bahçesi haline getirdiği taşınmazın tapuda, hazine adına kayıtlı olduğu, tapuda hazine adına kayıtlı bulunan mal üzerinde, tasarrufta bulunan davacıların iyiniyetli olarak kabulüne olanak bulunmadığı; bu nedenle, davacıların, T.M.K.nun 995. maddesi hükmü uyarınca, ancak, yaptıgı zaruri giderleri isteyebilecekleri; bu durumda, davalının sorumluluğunun da yıkımdan sonra geri kalan enkaz bedeli ile sınırlı olabileceği gerekçesi ile, davanın kısmen kabulü ile, davacı E.. Ö.. için 7.315,60-TL, davacı S.. B.. için 986-TL olmak üzere, toplam; 8.301,60-TL tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince süresinde temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının tüm, davacılar vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.Davacılar tarafından hazine aleyhine Hatay 2.Asliye Hukuku Mahkemesinin 2009/164 Esas - 2012/17 Karar sayılı dosyasıyla Hazineye ait taşınmaz üzerinde yetiştirilen ağaç bedellerinin tahsili istemine ilişkin açılan davada dava konusu ağaçların M.. Ü.. tarafından tel örgü içerisine alınarak davacıların kullanımı engellendiğinden davanın husumetten reddine karar verildiği, kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.TMK.nun 684 ve 718.maddeleri gereği yapı üzerinde bulunduğu taşınmazın tamamlayıcı parçası (mütemmim cüz-i) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Şayet bir kimse kendi fidanını başkasının taşınmazına dikerse, başkasının malzemesini kullanarak yapılan yapılara ve taşınır yapılara ilişkin hükümler bunlar hakkında da uygulanarak, 722 ve 723.maddeleri kapsamında değerlendirme yapmak gerekir.Yine, Türk Medeni Kanununun 995/2. maddesi ise; "iyi niyetli olmayan zilyet, yaptığı giderlerden; ancak, hak sahibi için de zorunlu olanların tazmin edilmesini isteyebilir." hükmünü amirdir.Somut olayda; ağaçların sahibi davacıların, iyiniyetli olarak kabulüne olanak yoktur. Hiç kuşkusuz, taşınmaz üzerindeki ağaçlar sökülüp götürülürse hayatiyetini kaybedecek, ekonomik değer taşımaları nedeniyle de aşırı zarar ortaya çıkacaktır. Sökülüp götürülmemesi durumunda ise, arazi sahibi olan davalı sebepsiz zenginleşecektir. O yüzden davalı, ağaçlar nedeniyle iyiniyetli olmayan malzeme sahibine bir miktar tazminat ödemelidir.Yapıyı yaptıran malzeme sahibi iyiniyetli değilse, hakimin hükmedeceği miktar bu malzemenin arazi maliki için taşıdığı en az değeri geçmeyecek ve arazi malikinin malzemeden yarar şartı aranacaktır (TMK. Mad.723/son). Anılan hüküm, esas itibariyle BK'nın 61 ve devamı maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmenin özel bir halidir. Davacının iyiniyetli olmadığı saptandığına göre; davacının yaptığı giderleri değil, giderler nedeniyle taşınmaz malikinin zenginleştiği miktarın iadesini isteyebileceği düşünülerek yargılama yapılmalıdır. Mahkemece; yukarıda açıklanan hususlar gözönünde bulundurulmak suretiyle, asgari levazım bedeline hükmetmek gerekirken; ağaç enkaz bedellerinin hesaplandığı bilirkişi raporu esas alınarak, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 05.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.