MAHKEMESİ : POSOF ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİTARİHİ : 06/05/2014NUMARASI : 2014/2-2014/15Taraflar arasındaki tedbir nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı dava dilekçesinde; davalı ile 2011 doğumlu Muhammet isminde müşterek bir çocuklarının bulunduğunu, ikinci çocuğuna hamile olduğunu, davalının başka bir bayanla görüşmeye başladığını, onunla evleneceğini, Muhammet'in velayetini alacağını, bunları kabul etmez ise doğan çocuğuna da babalık yapmayacağını ifade ettiğini, boşanmak istemediğini, 1.000,00 TL tedbir nafakasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı; başka kadınla birlikte yaşadığını doğrulayarak, eşinin ailesinin evinde kaldığını, çocuklarının ihtiyaçlarını karşıladığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece; yargılama sırasında davacı için 300,00 TL, çocukların her biri için 200,00'er TL tedbiren nafaka takdir edilmiş, hükümle birlikte dava tarihi ile 22/04/2014 tarihleri arasında ara karar gereğince o tarihe kadar 700,00 TL, hüküm tarihinden geçerli olmak üzere 750,00 TL tedbir nafakası tayinine, fazlaya ilişkin talebin reddine, denilmek sureti ile hüküm kurulmuş, hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hâkimin davayı aydınlatma görevi” başlıklı 31.maddesine göre, “Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu olduğu durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.”denilmektedir.Hâkimin davayı aydınlatma ödevi olarak ifade edilen bu düzenleme ile doğru hüküm verebilmesi ve maddi gerçeğin bulunabilmesi amaçlanmıştır. Düzenlemede her ne kadar “açıklama yaptırabilir” denilmişse de, bunun, hâkimin davayı aydınlatması için bir “ödev” olduğunu kabul etmek gerekir. Çünkü davayı aydınlatma ödevi sayesinde hâkim, iddia ve savunmanın doğru ve tam olarak anlaşılmasını sağlayacak ve bu şekilde doğru olmayan bir kararın verilmesini önleyecektir (HGK. nun 20.02.2013 günlü ve 2012/9-843 E. 2013/253 K. sayılı ilamı).Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297.maddesi ise (HUMK.388.md), hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yükletilen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında; açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesini emredici kural olarak getirmiştir.Somut olayda; davacının 1,000,00 TL tedbir nafakası istemi ile açtığı davada, dava dilekçesinde, kendisinden ayrı olarak çocuklar için de nafaka talebi olup olmadığı hususunun anlaşılamadığı görülmektedir. Mahkemece bu husus açılığa kavuşturulmadan, yargılamanın devamı esnasında davacı için 300,00 TL, müşterek çocuk Muhammet için ve dava açıldıktan sonra 04/02/2014'de dünyaya gelen müşterek çocuk için ayrı ayrı 200,00'er TL tedbiren nafakaya hükmedilmiştir. Hükümde ise tedbir nafakası miktarı 750,00 TL olarak tayin edilmiş olup, bu kez infazda tereddüt yaratacak şekilde davacı ve çocuklar lehine takdir edilen nafaka miktarları ayrı ayrı belirtilmediği gibi, dava tarihinden sonra dünyaya gelen müşterek çocuk için de dava tarihinden itibaren nafaka takdir edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu açıktır.O halde mahkemece yapılması gereken iş; hakimin davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde davacıya çocuklar ve kendisi için talep ettiği nafaka miktarlarını açıkça belirtmediği hususu hatırlatılarak, bu husus açılattırılmak sureti ile iddianın açıklığa kavuşturulması, devamında müşterek çocuklardan birinin dava tarihinden sonra doğduğu göz önünde bulundurulup, doğduğu tarihten geçerli olmak üzere lehine nafakaya hükmedilmesi, ayrıca hükümde davacı ve çocuklar için takdir edilen nafakaların ayrı ayrı gösterilmesi sureti ile infazda tereddüt yaratmayacak şekilde karar verilmesi olmalıyken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, ilgili hususlar bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.