Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3433 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 376 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDava dilekçesinde ve ıslah dilekçesinde 21.120,00 TL ecrimisilin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü ve kısmen reddi cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davada, birlikte malik oldukları taşınmazın tamamının davalı tarafından kısmen kiraya verilmek-bizzat kullanmak suretiyle işgal edildiği ileri sürülerek 1987 yılından beri işgali karşılığı 21120,00 TL ecrimisilin tahsili istenilmiştir.Davalı, süresinden sonra verdiği cevap dilekçesi ile zamanaşımı ile birlikte davacının 1/3 olan payı karşılığı küçük dükkânı kullandığından bahisle davanın reddini istemiştir.Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile geçmiş beş yıl için 10 260,00 TL ecrimisil bedelinin tahsili cihetine gidilmiş, hüküm, süresinde davalı tarafından temyiz edilmiştir.Dava, paydaşın paydaşa açmış olduğu ecrimisil istemine ilişkindir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu yer üzerinde kat mülkiyeti ve kat irtifakı kurulmamış, zemin+3 kat olmak üzere dört katlı bina bulunmaktadır. Davacı, tapusuz olduğu dönemde babası tarafından alınan bu yerin üzerindeki binanın 10.09.1986 tarihli anlaşma senedine göre paylaşıldığını ve buna göre kömürcü olarak kiraya verilen zemin büyük dükkanın 1/2 ‘si ile 2. kat evin kendisine ait olduğunu iddia etmektedir. Davalı, ise üçüncü kat evin kendisine bırakıldığını ve yine küçük dükkanın da davacı tarafından hissesine karşılık kullanıldığını belirtmekte olup bu hali ile anılan anlaşma senedinin halen taraflar arasında geçerli olup olmadığı net olarak belirlenememiştir. Yine, mahkemece, ev yönünden iddianın sabit olmadığı; zemin kat dükkanın taraflarca ½ kullanımı hususunda anlaşma bulunduğu gerekçesi ile dükkan için belirlenen kira parasının yarısının tahsiline karar verilmiştir.Toplumsal çeşitli nedenlerden dolayı paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilmek suretiyle kullanıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere MK'nın 706, BK'nın 213, TK'nın 26.maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti anataşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak kat irtifakı uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında MK'nın 2.maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.O halde, paydaşlar arasındaki bu tür davalarda öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalıdır. Bu şekilde harici veya fiili bir taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir. Somut olaya gelince; yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde taşınmazın ortağı olan paydaşlarının bütününün katılımıyla taşınmazda haricen kullanım anlaşması yapıldığı, ancak daha sonraki bir tarihte tapu kaydının oluştuğu, bu kayda göre davacının taşınmazın bütününde 439/2400 pay maliki olduğu anlaşılmaktadır.O halde mahkemece, taşınmazın tüm ortaklarca tasarrufu bakımından fiili kullanım tarzının araştırılarak sonucuna göre harici taksimin sabit olması durumunda şimdiki gibi şayet harici taksimin tapu kayıt tarihleri itibariyle bozulduğunun anlaşılması halinde ise resmi nitelikteki tapu kaydındaki davacı hissesi gözetilerek (bu husustaki davalı beyanının 1/3 olması değerlendirilmek suretiyle) sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 04.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.