MAHKEMESİ : İSTANBUL 2.AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 23/05/2013NUMARASI : 2012/429-2013/315 Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı, davalı ile kırk yıldır evli olduklarını, davalının uluslararası tır şoförü olarak çalıştığını ve ayda bir kere eve geldiğini, davalının sadece evin faturalarını ödediğini, evin geçimi ile ilgilenmediğini, diğer giderlerini karşılamadığını ileri sürerek, davalıdan aylık 500,00 TL tedbir nafakası alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı cevap vermemiş ve yargılama yokluğunda yapılmıştır. Mahkemece, davanın kabulü ile aylık 500,00 TL tedbir nafakasının dava tarihinden itibaren davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından kendisine yapılan tebligatların usulsüz olduğu ve savunma hakkının kısıtlandığı, eş olarak üzerine düşen görevleri yaptığı gerekçesiyle temyiz edilmiştir. Dava, tedbir nafakası talebine ilişkindir. 6100 sayılı HMK’nun 27.maddesinde davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgililerinin kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunması, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerdiği açıklanmıştır. Açıklanan madde hükmü uyarınca; yargılamanın sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilerek duruşmaya çağırılması, diğer bir anlatımla taraf teşkilinin sağlanması gerekir. Bu da çıkarılacak davetiyenin Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak tebliği ile mümkündür. Somut olayda; yukarıda açıklandığı şekilde davalıya yargılama sırasında yapılan bütün tebliğatlar usulsüz olup, dava davalının yokluğunda sonuçlandırılmıştır. Dosya kapsamından; davalıya çıkartılan dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir tüm tebligat parçalarının incelenmesinde, davacı ve davalının tebligat adreslerinin aynı olduğu, davalıya yapılan tebligatların adreste kimsenin bulunmaması nedeniyle mahalle muhtarına yapıldığı görülmüştür. Sözkonusu tebligatlar 7201 sayılı Tebligat Kanunun 21 ve Tebligat Tüzüğünün 28.maddesine aykırı olup, tebligatlar usulsüzdür. Bu nedenle davalının sair temyiz itirazları değerlendirilmemiştir. Bu bağlamda; davalı duruşmaya çağırılmadan, taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilememesi, Anayasanın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur. Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasasının 36.maddesi ile HUMK’nun 73, 6100 sayılı HMK 27 ve A.İ.H. Sözleşmesinin 6.maddelerinde açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davalı yan; dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe ve Hukuki Dinlenilme Hakkı'nın kullanılmasına imkan verilmeden hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır, aksi halde savunma hakkının kısıtlanmış sayılacağı, gerek öğreti, gerekse yargısal kararlarda tartışmasız olarak kabul edilmektedir (Prof.Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Altıncı Baskı Cilt II sh.1876 vd). Davalının usulüne uygun şekilde duruşma gün ve saatinden haberdar edilmesi gerekirken, davalıya yapılan tebliğatların usulüne uygun olmadığı üzerinde durulmadan ve buna göre taraf teşkili sağlanmadan, davalının yokluğunda yargılamaya devam edilerek, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya uygun bulunmamış, bu husus bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 15.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.