MAHKEMESİ : MERSİN 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 25/06/2014NUMARASI : 2014/91-2014/143Taraflar arasındaki atıksu bedelinin tespiti ve muarazanın giderilmesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 03.03.2015 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davacı vekili Av.Meltem Başol geldi. Karşı taraf davalı vekili Av. R.. T.. geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra, işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili dilekçesinde; davacı şirketin, 2004 yılından beri akaryakıt depolama tesisi olarak faliyetine devam ettiğini; belediyenin, boru döşeme faliyeti sırasında, davacının atıksu deşarj hattını kırıp kullanılamaz hale getirdiğini, 09.12.2010 tarihinde edüstriyel atıksu deşarjı aboneliği yaptırmak üzere davalı idareye başvurduklarını, cevap verilip abonelik işleminin tamamlanmadığını; 25.12.2012 tarihinde, davalı tarafından kaçak su tutanağı düzenlendiğini, içeriğinin gerçeğe uygun olmadığını; 22.04.2013 tarihinde 286065 no'lu sözleşme ile "endüstriyel atıksu deşarj aboneliği" tesis edildiğini; kurumun, 07.05.2013 tarihli yazısında; "sözkonusu adreste sayacı takılmadan (mevcut debimetre ile su ölçülebileceğinden) 22.04.2013 tarihinde aboneliğin tesis edildiğini, söz konusu aboneliğin, 2009 ve 2010 yıllarındaki başvuruya istinaden de yapılabilecek iken 2013 yılında yapıldığını; dolayısıyla, abonelik işleminin gerçekleşmemesinde abonenin kusurunun bulunmadığının tespit edildiğinin" bildirildiği; böylece, tutulan kaçak tutanağının geçersiz kaldığını; debimetre ölçümlerine göre, atıksu bedilinin tespiti talep edildiğini; ancak, davalının doğru verileri nazara almadığını, kullanılan suya göre atıksu bedeli alınması gerektiğini, gelen faturaların fazla olduğunu, bu nedenle herbirine itiraz edildiğini; ayrıca, 09.09.2013 tarihinde 1.072.846.78 TL kaçak atıksu bedeli ödenmesi istendiğini, itiraz üzerine 569.249.94 TL olarak tashih edildiğini, her iki tahakkukun da haksız ve fahiş olduğunu belirterek, açıklanan nedenlerle; davacının davalıya ödemesi gereken atıksu bedeli olup olmadığının ve varsa miktarının tespiti ile, bu şekide muarazanın önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevabında; davacının, hangi faturaya ve hangi kaçak tutanağına itiraz ettiğinin belli olmadığını, tahsil edilen atıksu ücretlerinin yasal olduğunu, davacının artezyen suyu aboneliğinin 22.04.2013 tarihinde tesis edildiğini, sayaç takılmasının teknik olarak mümkün olmaması üzerine, sayaçsız düz boru ile abonelik başlatıldığını savunarak; davanın reddini istemiştir.Mahkemece; davada, davalı kurumun kendilerinden atıksu ücreti talep edip edemeyeceği, edebilecek ise miktarının tespitinin istendiği; davacının, artezyen suyu kullandığı için, bu konuda da abone olması istendiği halde, gerekli şartlar yerine getirmediği için abonelik işleminin yapılmadığı ve halen artezyen kullanmaya devam ettiği için de kaçak işlemine maruz kaldığı; bu durumda, öncelikle yapılması gerekenin, işlemin iptaline ilişkin "eda davası" açmak olduğu, davacının eda davası açmasını engelleyen bir husus sözkonusu olmadığından, tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçe gösterilerek, davanın usulden reddine karar verilmiştir.Hükmü davacı vekili temyiz etmektedir.Somut olayda; davacının, 09.12.2010 tarihinde atıksu deşarj aboneliği başvurusunda buluduğu, aboneliğin ancak 22.04.2013 tarihinde gerçekleştirildiği; abonelik işleminin gecikmesinde, davacının kusuru bulunmadığı, her iki tarafın da kabulünde olup, ihtilafsızdır.Davada, kaçak tahakkukun, bu nedenle dayanaksız kaldığı ve ayrıca daha sonra yapılan tahakkuklara (05.06.2013-05.03.2014 arası) ilişkin faturaların afaki ve bilimsel veriye dayanmadığı, her ay itiraz edildiği belirtilerek; davacı şirketin, davalıya ödemesi gereken atıksu bedeli olup olmadığı ve varsa miktarının tespiti ile muarazanın önlenmesi talep edilmiştir.Uyuşmazlık, dava tarihi itibariyle, davacının, dava açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığı noktasındadır.Davalının açıklanan işleminin, hukuksal nitelikçe, mevcut bir sözleşme ilişkisi sırasında yaratılmış bir muaraza (çekişme) olduğu; davadaki istemin de bu muarazanın önlenmesine yönelik bulunduğu açıktır.Hukuk Genel Kurulunun 29.09.2004 gün ve 2004/13–417 E.-2004/442 K.sayılı ilamında da açıklandığı üzere; muarazanın meni (çekişmenin önlenmesi) davaları, usul hukuku anlamında tespit değil, eda davası niteliğindedir. Zira, bu tür davalarda, hem bir muarazanın varlığının tespiti ve hem de onun meni talep edilir.Kaldı ki, Hukuk Genel Kurulunun 17.03.2010 gün ve 2010/3–119 E. 2010/159 K sayılı ilamında da; bir sözleşmenin devamı sırasında taraflardan biri tarafından muaraza (çekişme) çıkarılması halinde de, diğer tarafın kendisine zarar verebilecek nitelikteki bu duruma son vermek, hukuki durumunu tereddüt içinde olmaktan kurtarmak için tespit davası açmasında hukuki yararının bulunduğu kabul edilmiştir.Bu bağlamda; taraflar arasında abonelik sözleşmesi bulunmasına ve görülmekte olan davada, davacı, davalının davaya konu işlemlerle sözleşme ilişkisine ve öncesine yönelik bir muaraza yarattığını ileri sürdüğüne göre; mahkemece, yapılması gereken iş; esasa girişilmek suretiyle, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri ve taraflarca bildirilip toplanan diğer deliller çerçevesinde uyuşmazlığın değerlendirilmesi; bu bağlamda haksız şekilde yaratılmış ve önlenmesi gereken bir muaraza bulunup bulunmadığının belirlenmesi, buna göre gerekirse bilirkişi raporu alınması ve ortaya çıkacak uygun hukuki sonuç çerçevesinde bir karar verilmesidir.Mahkemece, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar gözardı edilerek, hukuki yarar yokluğu nedeniyle, davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.