Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3374 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 19969 - Esas Yıl 2015





İNCELENEN KARARINMAHKEMESİ : ... AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 16/04/2015 Taraflar arasındaki yardım nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili dilekçesinde; davacının annesi ile davalı babasının 1996 yılında boşandıklarını, boşanma neticesinde davacı lehine aylık 5 TL'lik iştirak nafakasına hükmedildiğini, 1999 yılında açılan nafaka artırım davası neticesinde söz konusu nafakanın aylık 20 TL'ye yükseltildiğini,davacının halihazırda üniversitede eğitim gördüğünü ve ihtiyaçlarının arttığını belirterek, davacı lehine aylık 2.000 TL nafakaya hükmedilmesini; 18.08.2014 tarihli dilekçesi ile de hükmedilecek nafakaya TEFE oranında artış yapılmasını talep ve dava etmiştir.Davalı, cevap dilekçesi sunmamıştır.Mahkemece;davanın kısmen kabulü ile;dava tarihinden itibaren yardım nafakası miktarının aylık 150 TL'ye yükseltilmesine,nafaka miktarının her yıl ÜFE oranında arttırılmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava; yardım nafakası talebine ilişkindir.Türk Medeni Kanununun 364/1. maddesine göre; herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan alt soyuna nafaka vermekle yükümlüdür. Aynı kanunun 365.maddesinin 2.fıkrasında davanın; davacının geçinmesi için gerekli ve karşı tarafın mali gücüne uygun bir yardım isteminden ibaret olduğu düzenlenmiştir.Türk Medeni Kanunu'nun 328/2. maddesine göre; çocuk ergin olduğu halde eğitime devam ediyorsa, ana ve babasının durum ve koşullarına göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.Hukuk Genel Kurulu'nun 07.06.1998 gün, 1998/656; 688 sayılı ilamında yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul kabul edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Yardım nafakasına karar verilebilmesi için nafaka isteyenin yardım edilmemesi halinde zarurete düşeceğinin anlaşılması gerekmektedir. Zarurete düşme terimi çok sıkıntılı bir durumu ve ekonomik şartları ifade eder. Hükmedilecek yardım nafakasının miktarı yalnızca söz konusu sıkıntılı durumu önlemeye matuftur. Yardım nafakası yoluyla nafaka isteyenin geçiminin ve her türlü gereksinimlerinin sağlanması gerekmez.Eğitimine devam eden reşit birey kendi emek ve geliriyle yaşamını sürdürmekten yoksun ise ana babasından öğrenimini tamamlayıncaya kadar yardım nafakası isteyebilir. Ne var ki; bunu vermekle yükümlü tutulacak kişilerin geçim sıkıntısına düşürülmemesi asıldır. Bunun için belirlenen nafakanın; davacının geçinmesi için yeterli, nafaka yükümlüsünün geliriyle orantılı olacak şekilde Medeni Kanun'un 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilerek takdir edilmesi gerekir.Somut olayda; dosyadaki bilgi ve belgelerden tarafların baba kız oldukları, davacının üniversitede eğitim gördüğü,davacının annesi teyzesi ve yeğeni ile ikamet ettiği,davalı babanın şoförlük yaptığı,aylık 700-800 TL geliri olduğu,üzerine kayıtlı bir taşınmazı olduğu,yeniden evlendiği ve davacı dışında üç çocuğu da olduğu anlaşılmaktadır.Yukarıdaki açıklamalar ışığında, somut olayda; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları yardım nafakasının niteliği, davalının gelir durumu, davacının üniversitede eğitimine devam ettiği nazara alındığında davacı lehine hükmedilen nafaka miktarı az olup, Türk Medeni Kanunu'nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun görülmemiştir. Bu itibarla, davacı tarafın temyiz itirazları yerinde görülerek hükmün bozulması gerekmiştir. O halde, mahkemece yapılacak iş; davalının gelirinin tam ve sağlıklı olarak araştırılması suretiyle davacının giderleriyle, nafaka yükümlüsünün geliriyle orantılı şekilde, hakkaniyet ilkesi de gözetilerek daha uygun bir nafakaya hükmetmek olmalıdır SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.