MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİTaraflar arasındaki yoksulluk ve iştirak nafakasının indirilmesi-yoksulluk ve iştirak nafakasının artırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı(karşı davacı) vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili, dava dilekçesi ile; davacının aylık 250.00.-TL yoksulluk, aylık 150.00.-TL iştirak nafakası ödediğini, davacının işsiz olduğunu, ailesinden destek aldığını ileri sürerek; yoksulluk nafakasının 150.00.-TL'ye, iştirak nafakasının 100.00.-TL'ye indirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir .Davalı vekili, cevap ve karşı dava dilekçesi ile; açılan davanın haksız olduğunu, müvekkilinin aldığı nafakanın yetmediğini belirterek; nafakaların 300.00.-er TL'ye yükseltilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece; yoksulluk nafakasının aylık 200.00.- TL' ye, iştirak nafakasının 100.00.-TL'ye indirilmesine, karşı davanın ise reddine karar verilmiş; hüküm, davalı-k.davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Türk Medeni Kanunu'nun 176/4 maddesi hükmüne göre; Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir. Bu hüküm gereğince, mahkemece, iradın arttırılması veya azaltılmasına için ya tarafların mali durumlarının değişmesi ya da hakkaniyetin bunu gerektirmesi gerekmektedir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2–656–688 sayılı Kararında da kabul edildiği gibi; yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.TMK.'nın 182/2.maddesinde; velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu hükme bağlanmıştır.Velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf, ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğunun giderlerine katılmakla yükümlüdür. Diğer taraftan, iştirak nafakası belirlenirken, ana ve babanın ekonomik durumları gözönünde tutulmakla birlikte, velayet hakkı kendisine tevdi olunmuş tarafın bu görev nedeniyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olağan harcamaların da dikkate alınması zorunludur.Mahkemece, nafaka takdir edilirken; çocuğun yaşı, eğitimi ve ihtiyaçlarının yanında, ana-babanın gelir durumu da gözetilmeli ve nafaka yükümlüsünün (babanın) gelir durumu ile orantılı olacak şekilde hakkaniyete uygun bir nafakaya hükmedilmelidir.Dosyadaki bilgilerden; davalı annenin ev hanımı olduğu, geçimini babasının sağladığı, baba evinde kaldığı; davacı babanın ise, inşaatlarda boyacılık yaptığı, baba evinde kaldığı, ortak çocuk Yudum'un 19/03/2008 tarihinde doğduğu, davaya konu edilen nafakaların takdir edildiği boşanma davası döneminde de tarafların ekonomik sosyal durumlarının aynı olduğu, (annenin ev hanımı, babanın boyacı olduğu) boşanma davasının 09/11/2010 tarihinde açıldığı, 05/06/2012 tarihinde verilen kararın 17/10/2012 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.Mahkemece; boşanma kararından sonra tarafların ekonomik ve sosyal durumlarında önemli bir değişiklik olmadığı, davalı kadının yoksulluğunun ortadan kalkmadığı gözetilerek, asıl davanın reddine karar verilmesi gerekirken; kısmen kabul edilmesi isabetli bulunmamıştır. Karşı dava yönünden ise, önceki nafaka takdirinde taraflar arasında oluşan dengeyi koruyucu, makul, hakkaniyete uygun oranda her iki nafaka için artırım kararı verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde, davanın reddine dair karar verilmiş olması, Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesinde hükme bağlanan hakkaniyet ilkesine uygun görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.