Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3239 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 5703 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİTaraflar arasındaki ziynet eşyalarının iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde, tarafların 10.10.2009 tarihinde evlendiklerini, düğünden sonra davalı koca ve kocanın annesi olan diğer davalının aralık 2010 tarihinde ziynet eşyalarını yanlarına alarak davacının çalıştığı işyerine geldiklerini, iş yerinde emri vaki yaparak davalı ... adına kayıtlı işletmeye araba ihtiyacının hasıl olduğunu, arabanın hem işletmede hem de özel işlerinde kullanabileceklerinden bahisle araba almak için altınları bozduracaklarını söylediklerini, tarafların kuyumcuya gittiklerini, ziynet eşyalarının 15.000 TL bedelle bozdurulduğunu, alınan aracın davalı adına ...adına tescil edildiğini, daha sonra ziynet eşyalarının davacıya iade edilmediğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 35 adet çeyrek altın, 8 adet 22 ayar düz bilezik, 8 adet 14 ayar takı bileziği, 1 adet 22 ayar kalın kelepçe ve 1 adet setin aynen iadesi, aynen iadenin mümkün olmaması halinde fiili ödeme günündeki bedelin iadesini davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili cevap dilekçesinde, takıların davacıdan alınmadığını, arabanın banka kredisi ile alındığını, davacının önceden planlayarak kimseye haber vermeden evden ayrıldığını, ziynet eşyalarını da beraberinde götürdüğünü belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, davacının ziynet eşyalarını iradesi dışında elinden alındığını ispat edemediği ve aracın kredi çekilerek satın alıdığı sabit olduğundan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlamakla yükümlüdür.Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz.Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Kural olarak, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılır. Dava konusu kadına ait altınlar koca tarafından bozdurulup değişik amaçlarla kullanılmış olabilir. Çeşitli sebeplerle (ev veya araç alımı, evin ihtiyaçları, düğün borçları, balayı vs) koca tarafından bozdurulan bu altınların karşılığının hibe edilmediği müddetçe kadına iadesi zorunludur. Bu durumda, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, davacının isteği ve onayı ile ziynet eşyalarının bozdurulup harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde, davalı koca ziynet eşyalarının iadesinden kurtulur.Somut olayda, davacı taraf ziynet eşyalarının evlilik birliği içerisinde davalı tarafından bozdurularak harcandığını, davacıya tekrar iade edilmediğini iddia etmiş, davalı taraf ise altınların hiçbir zaman davacıdan alınmadığını savunmuştur. Yargılama sırasında dinlenen davacı tanıkları; ziynet eşyalarının, davalı ...'ye ait şirkete araba alınması amacıyla bozdurulduğu ve davalı ...'ın altınları kendisinin aldığını telefonda söylediği şeklinde beyanda bulunmuşlardır. Ziynetlerin bozdurularak alındığı iddia edilen 2010 model ...tipi araç için davalı ... adına 31.12.2009 tarihli 20.000 TL tutarında 36 ay taksitli banka kredisi kullanıldığı, 07.01.2010 tarihinde tescil edildiği anlaşılmaktadır.Bu durumda, ziynet eşyalarının bozdurularak alındığı iddia edilen aracın bedelinin alındığı dönem itibari ile araştırılarak davalı tarafından kullanılan kredi ile karşılınıp karşılanamayacağının tespiti ve bu kapsamda yargılama sırasında dinlenen tanık beyanlarının da davacının iddiaları yönünden değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekildehüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.