Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 281 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 16516 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ : İSTANBUL 43. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 05/06/2013NUMARASI : 2012/291-2013/141 Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili dilekçesi ile; davalı şirketin davaya konu adreste elektrik kullandığını iddia ederek ödenmeyen elektrik faturalarının tahsili amacıyla davalı aleyhine başlattıkları takibe vaki itirazın iptali ile inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davalı şirketin eski ünvanının İhlas Sağlık Hizmetleri A.Ş. olduğunu, oysa davaya konu adresteki aboneliğin İhlas Matbaacılık, Gazetecilik ve Sağlık Hiz. A.Ş. adına olduğunu, davacı vekilinin davalı şirketin ünvanını yanlış yazarak dava açtığını ve davalı şirketin davacıya hiçbir borcu bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece; taraflar arasındaki sözleşmenin davalı şirket ile değil de eski ünvanı İhlas Matbaacılık Gazetecilik ve Sağlık Hiz.A.Ş. (Yeni Ünvanı İhlas Holding A.Ş.) ile yapılmış olduğu anlaşılmakla, işbu davada davacının talebinin sözleşmenin tarafı olan dava dışı şirkete yöneltilmesi gerektiğinden davalının pasif dava ehliyeti bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Kural olarak abone sözleşmelerinde kullanılan elektrik tüketiminden abone ile birlikte fiili kullanıcı da sorumludur. Somut uyuşmazlıkta, davacı şirket ile davalı şirket arasında abone sözleşmesi olmadığı mahkemece tespit edildiği için, davalının sözleşmeden kaynaklanan sorumluluğu yoktur. Bu noktada davalı şirketin fiili kullanıcı olup olmadığının tespiti önem arz etmektedir. Davacı vekili dilekçesi ile davalı şirketin davaya konu adreste elektrik kullandığını iddia etmiş, davalı şirket ise her ne kadar cevap dilekçesi ile yalnızca husumetten reddi dilemiş olsa da, icra takip dosyasına verdiği itiraz dilekçesi ile davaya konu adresi 01.05.1997 yılında tahliye ettiklerini, söz konusu borcun daha sonra işyerini kullanan şahıslara ait olabileceğini savunmuştur. O halde mahkemece yapılacak iş, dosya arasında bulunan ve yukarıda sayılan bilgi ve belgeleri de değerlendirerek, gerekirse yerinde keşif yapmak suretiyle davalı şirketin fiili kullanıcı olup olmadığını tespit etmek olmalıdır. Mahkemece eksik inceleme ve araştırmaya dayalı karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 15.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.