Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2794 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 22817 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDava ve ıslah dilekçesinde 999.000.TL alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davacılar vekili tarafından istenilmekle; taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz eden davacılar vek.Av.... ile aleyhine temyiz olunan davalılar vek.Av.... geldiler. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için 26.09.2012 gününe bırakılması uygun görüldüğünden, nevakısın giderilmesi bakımından dosya mahalline geri çevrilmiş, bu kez yeniden gelmekle; belli gün ve saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü. Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde, müvekkilleri ile davalı arasında ... 4.Noterliğinden tanzim olunan 05.12.1994 tarih, 60684 yevmiye nolu satış vaadi sözleşmesi tanzim edildiğini, bu satış vaadi sözleşmesinde; davalının murisi babası ...den ve sair bilimum murislerinden intikal edecek olan ... İli ... Mahallesi hudutları dahilindeki bilimum gayrimenkullerdeki hak ve hisseleri ile davalı adına kayıtlı bulunan ... İli ... İlçesi hudutlarındaki bütün gayrimenkullerdeki hak ve hisselerinin tamamını 1.000.000.000 TL bedel ile davacılara satmayı vaad ettiğini ve bedelin davalıya peşin olarak ödendiğini, müvekkilleri davacıların müteahhitlik yaptıklarını, amaçlarının davalının hissedarı olduğu taşınmazlarda zamanı geldiğinde inşaat yapmak istediklerini, bunun için de taşınmazlardaki çok sayıdaki diğer paydaşların rızalarını sağlamaları ya da hisselerini bir elde toplamak için davalı tarafından müvekkilleri davacılara ... 4.Noterliğinin aynı gün olan 05.12.1994 tarih, 60683 yevmiye nolu, daha sonrada ... 39.Noterliğinin 28.08.1996 tarih 15315 yevmiye nolu ve ... 39.Noterliğinin 03.12.1996 tarih, 21550 yevmiye nolu vekaletnameler verildiğini, bu vekaletnameler ile de davalının ... İli...İlçesi hudutları dahilinde edindiği veya edineceği bilcümle taşınmazları dilediği bedel ve şartlarda dilediği kimselere satmaya ve bu taşınmazlardaki hisselerine ilişkin olmak üzere satış vaadi sözleşmesi yapmaya, adına taşınmaz hisseleri almaya, gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri yapmaya, ve bunlar üzerinde dilediği gibi taşarruf etmeye, diğer iştirakçilerle pay temliki, taksim dahil her türlü sözleşmeler yapmaya izale-i şuyu, iştirakin çözülmesi vs. bilcümle davalar açmaya, dolayısıyla ayrimenkul malikinin hukuken yapabileceği tüm muameleleri ifaya ilişkin işlemleri yapmaya davacı müvekkillerine en geniş şekliyle yetkili kıldığını, bu vekaletnamelere dayanarak müvekkilleri tarafından davalının diğer hissedarlarından müvekkillerince davalı adına pay temliki suretiyle taşınmazları satın aldıklarını, ancak davalı tarafından iştiraklerin çözülmesi için bir girişimde bulunulmadığı gibi, davalı tarafından satış vaadi sözleşmesinin gereklerinin yerine getirilmediği ve beş yılılk süre dolduğundan dolayı tapudan satış vaadi şerhinin terkin ettirildiğini vekaletnamelerle ilgili olarakta davalının yükümlülüklerini yerine getirmediği, davalı tarafından 2006 yılında müvekkillerine verilen tüm vekaletnamelerin iptal edildiğini (müvekkilerinin azledildiğini), böylece davalının miras nedeniyle ve pay temliki suretiyle hissedarı ve sahibi olduğu dava konusu olan ... Mahallesi 36163/7, 36174/11, 12, 13, 36607/5, 11, 36610/18, 21 parsel sayılı taşınmazlarda davalı adına kayıtlı tüm hisseler yönünden davalının sebepsiz zenginleştiği ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak şimdilik her bir taşınmaz için 11.000 TL, toplam 99.000 TL, ıslah dilekçesinde ise 900.000 TL, toplamda ise 999.000 TL alacağın davalıdan tahsili talep ve dava edilmiştir.Davalı vekili cevabında, dava konusu taşınmaz vaadi sözleşmesinde satılması vaad edilen parsellerin ada, parsel numaraları ve çaplarının metre kare olarak belirlenmediğini, bu haliyle gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin geçerli olmadığını, davalı müvekkili tarafından davacılara verilen vekaletnamelerin davacılar tarafından kötüye kullanılmaları nedeniyle müvekkili tarafından arz edildiklerini ve müvekkili davalı dışındaki diğer hissedarların hisselerinin davalı adına satın alınmasına ilişkin olarak davacılara vekalet verilmediğini, buna ilişkin müvekkilinin muafakatının da bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini dilemiştir.Davacılar vekilinin 14.02.20007 tarihli açıklayıcı beyanlarına ilişkin dilekçelerinde ise, dava konusu gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin yapılmasından sonra dava konusu olan 9 adet taşınmazın davalı dışındaki diğer hissedarlarıyla müvekkilleri arasında gayrimenkul satış sözleşmeleri düzenlendiğini, bedellerinin hissedarlarına ödendiğini, ancak iştirakin çözülmemiş olması, muhtemel şufa hakkının kullanımlarına mani olmak amacıyla ve davalıya güvenmeleri, davalının bu payları müvekkilerine devir ve temlik etme konusundaki vaadleri nedeniyle inançlı muamele ile sonra kendilerine devir edileceği ümidi ile kendi adlarına değil, vekil sıfatıyla hareket ederek davalı adına tescilini sağladıklarını, müvekkilleri sayesinde davalının diğer hissedarlarının hisselerini pay temliki suretiyle sahip olduğundan davalı adına kayıtlı tüm paylar yönünden davalının sebepsiz zenginleştiğini ileri sürerek, davayı açtıklarını beyan etmişlerdir. Mahkemece, taraflar arasındaki gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinden sonra davacılar tarafından diğer hissedarlardan alınan payların inanç sözleşmesi uyarınca davalı adına tescil ettirdiklerine ilişkin iddialarını ispatlayamadıklarını, kaldı ki, bu yönde bir istemlerinin bulunmadığını, taleplerinin sadece davalı ile aralarında yaptıkları 05.12.1994 tarih ve 60684 yevmiye nolu satış vaadi sözleşmesinden kaynaklandığını, bilirkişi raporuna göre satış vaadi sözleşmesine konu davalının murislerinden intikal eden hisse değerlerinin 92.005 TL olduğunu, bu bedelin davalıdan istenebileceğini, inanç sözleşmesi iddiasına dayalı diğer hissedarlardan pay temliki suretiyle davalı adına oluşan hisselerin ıslah dilekçesinde belirtilen 900.000 TL'nin istenemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 92.005 TL'nin davalıdan tahsili talep ve dava edilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesinin içeriği davacı vekili tarafından verilen 14.02.2007 tarihli açıklayıcı beyanlarını içeren dilekçesi ve tüm dosya içeriğinden anlaşıldığı gibi davacı taraf, hem davalı ile aralarında yaptıkları 05.12.1994 tarihli gayrimenkul satış sözleşmesi nedeniyle davalıya murislerinden intikal eden taşınmazların davacılar adına tapuda intikal ettirilmemesinden doğan paylar yönünden oluşan alacak, hem de bu gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinden sonra davacılar tarafından diğer hissedarlardan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesiyle alınan payların inanç sözleşmesi iddiasına dayalı olarak ve ayrıca vekaletname ile davalı adına tescil ettirmelerinden dolayı da alacak isteminde bulunmuştur. Mahkemenin, sadece taraflar arasındaki gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak talepte bulunulduğu değerlendirilerek hüküm tesisi yerinde değildir. Davacı taraf; hükmü, 05.12.1994 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinden sonra davacılar tarafından diğer hissedarlardan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesiyle alınan payların inanç sözleşmesi iddiasına dayalı olarak ve ayrıca vekaletname ile davalı adına tescil ettirmelerinden dolayı açılan ve reddedilen bu kısımlar yönünden temyiz etmiştir.İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı işlemin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın inanılan tarafından kullanılma, yönetilme ve inanana iade şartlarını içeren borçlandırıcı bir işlemdir.5.2.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi; inanç sözleşmesi, inanılana bir hakkın kullanılmasında davranışlarını, inananın tespit ettiği amaca uydurmak borcunu yükler. Diğer bir anlatımla; inanan inanılan namına yapılacak bir işlemden sonra, taşınmazın mülkiyetini ona (inanana) geçirme yükümlülüğü altına girmiştir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir. İnanç sözleşmesi anılan İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delil ile kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.Somut olayda; tüm dosya içeriğine göre taraflar arasındaki gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinden sonra davacılar tarafından diğer hissedarlardan gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleriyle alınan payların inanç sözleşmesi uyarınca davalı adına tescil ettirdiklerine ilişkin iddia ispatlanamamıştır. Bu yöndeki temyiz itirazları yerinde değildir.... 39.Noterliğinin 03.12.1996 tarih, 21550 yevmiye nolu taraflar arasında düzenlenen vekaletname ile davalı Naci Sarıkaya, davacılar ... ve ....'e kendi namına hareketle ... İli mülhakatı dahilinde dilediği zaman dilediği kişilerden, dilediği bedelle dilediği yerden hisseli hissessiz satış veya gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yoluyla taşınmazlar satın almaya ve tapuya tescil ettirmeye ilişkin vekaletname verilmiştir. Dava konusu diğer hissedarların pay temlikleri bu vekaletname ile tapuda davalı adına tescil ettirilmiştir. Davacılar vekili tarafından dosyaya sunulan ve dava konusu olan dava dışı hissedarlar arasında düzenlenen gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerinin bir kısmı yukarıda bahsi geçen 03.12.1996 tarih 21550 yevmiye nolu vekaletname tarihinden önce yapılmış, bir kısmı da vekaletnameden sonra yapılmış olduğu görülmüştür.Vekaletname nedeniyle alacak isteminin reddine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde ise, dava konusu olan bir kısım taşınmaz mallarla ilgili davacılar ile dava dışı hissedarlar aralarında yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri dava konusu olan 03.12.1996 tarih 21550 yevmiye nolu vekaletnameden sonra yapıldığı açıktır. Bu vekaletname ile de davacılar tarafından davalı adına tescil işleminin yapılması sonucu doğmuştur. Belirtilen vekaletnameden sonraki gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerinden dolayı davacıların vekaletname nedeniyle alacaklı bulunup bulunmadığı araştırılıp tespit edilmeden, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 900 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 21.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.