Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2762 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17588 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : ANKARA 22. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 09/07/2013NUMARASI : 2012/492-2013/335 Taraflar arasında birleştirilerek görülen menfi tespit ve muarazanın giderilmesi davalarının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin, su aboneliği için davalı idareye yaptığı başvurunun reddedildiğini, bu nedenle müvekkilinin ihtiyacı olan suyu satın almak zorunda kaldığını, ancak davalı idareye bağlı görevlilerce müvekkiline ait işyerinde kaçak su kullanıldığı gerekçesi ile 26.11.2007 tarihli kaçak su tutanağı düzenlediğini ve sonrasında 58.731,85 TL tutarında kaçak su faturası tahakkuk ettirildiğini ileri sürerek; müvekkilinin, davalı idareye borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir. Davalı vekili, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile davacının kaçak su tutanağından dolayı 53.268,90 TL borçlu olmadığının tespitine dair verilen karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiş ve Yargıtay 7.Hukuk Dairesince "...mahkemece tutanak düzenlenen adreste davacının faaliyetinin hangi tarihten itibaren başladığı ilgili Belediye, Vergi Dairesi Müdürlüğü ve diğer kurumlardan sorularak saptanması, daha sonra kaçak su bedelinin hesabı yönünden ilk bilirkişinin düzenlediği rapor ile ikinci bilirkişi raporu arasındaki çelişkinin üçüncü kez bilirkişi incelemesi yaptırılarak giderilmesi, toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir şekilde karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir." gerekçesiyle bozulmuştur. Bozma ilamı sonrasında, davacı tarafından su aboneliğinin tesisi için açılan 2013/224 Esas sayılı dava, eldeki dava ile birleştirilmiştir. Mahkemece; uyulan bozma ilamı doğrultusunda işlem yapılmış ve yeniden oluşturulan bilirkişi kurulunca düzenlenen rapor esas alınmak suretiyle; asıl davanın kısmen kabulü ile davacının kaçak su tutanağından dolayı 5.107,20 TL borçlu olduğunun (53.268,90 TL borçlu olmadığının) tespitine, birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili (birleştirilen davaya hasren) ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1- Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacının işyerinde kaçak su tüketiminde bulunduğu belirlenerek hesaplama yapılmış olmasına göre; sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, Yenimahalle Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından gönderilen yazıda davacının 16.05.2003 tarihinde işyerinde faaliyete başladığının bildirildiği, yine Yenimahalle Belediye Başkanlığı tarafından gönderilen yazıda davacıya ait işyeri açma ve çalışma ruhsatının 15.03.2006 tarihinde iptal edildiği ancak 16.05.2008 tarihine kadar verilen izinler ile işyerinde faaliyete devam edildiği bildirilmiştir. Öte yandan, bozmadan önce dinlenilen davacı tanığı O.. Ş.., 2003 yılından bu yana sürekli olarak davacıya ait işyerinde çalıştığını beyan etmiştir. Buna göre, davacının işyerinde faaliyetini; işe başladığı 16.05.2003 tarihi ile kaçak su tutanağının düzenlendiği 26.11.2007 tarihi arasındaki dönemde kesintisiz olarak sürdürdüğü, dolayısıyla bu dönemde kaçak su kullandığı sabit olduğundan, bilirkişi kurulunca, bu dönem esas alınarak tüketim miktarının hesaplanması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile 3 aylık dönem üzerinden tüketim miktarının hesaplanması ve mahkemece bu yönüyle yeterli olmayan raporun hükme esas alınması doğru görülmemiştir. 2- Davacı tarafın temyiz itirazlarının incelenmesinde; Davacı, asıl davada verilen ilk karardan sonra su aboneliğinin tesisi için davalı idareye yaptığı başvurunun reddedilmesi üzerine birleştirilen davayı açmış, ancak mahkemece; ASKİ Tarifeler Yönetmeliğinin 8. maddesi uyarınca abonelik başvurusunda bulunanın başka bir abonelikten dolayı borçlu olmaması gerektiği, davacının asıl davaya konu kaçak su bedeli nedeniyle davalı idareye borçlu bulunduğu, bu nedenle davalı idarenin abonelik başvurusunu kabul etmemesinin yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Oysa, konuyu düzenleyen ASKİ Tarifeler Yönetmeliğinin 8/h maddesi; "Başka bir abonelikten dolayı borcu olan kişilerle bu borç ödenmeden veya takside bağlanmadan yeni abonelik sözleşmesi yapılmaz. Taksitlerin ödenmemesi halinde yeni aboneliğin de suyu kesilebilir." hükmünü içermekte olup, davalı idare tarafından sunulan belgeler ve aldırılan bilirkişi raporları ile davacının başka bir aboneliğinin bulunmadığı, davaya konu borcun ise abone olmaksızın kaçak su kullanılması nedeniyle tutulduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, mahkemece; şehir şebekesinden su alabilmek için başka bir kurumdan hizmet alma imkanı bulunmayan davacının başvurusunun, yürürlükteki mevzuata da uygun olması nedeniyle kabulünün davalı idare yönünden zorunlu bulunduğu, başvuruya rağmen abonelik sözleşmesi yapmak için işlem yapmayan davalı idarenin, davacıyı adeta kaçak su kullanmaya zorladığı gözetilerek, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, davacı tarafın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 24.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.