MAHKEMESİ : İZMİR 4. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 07/04/2014NUMARASI : 2013/915-2014/257Taraflar arasındaki iştirak nafakasının azaltılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili, dava dilekçesi ile; davacının, anlaşmalı boşanma davası sırasında, aylık 2.250.00.- TL iştirak nafakası ödemeyi kabul etmek durumunda kaldığını,yeniden evlendiğini,halen aylık 2.475.00.- TL iştirak nafakası ödediğini,beş yaşındaki çocuğun bu kadar gideri olmadığını,kira ve kredi borcu ödediğini belirterek; iştirak nafakasının aylık 1.000.00.- TL'ye indirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, cevap dilekçesi ile; çocuğun çölyak hastası olduğunu,çocuğa bakıcı tutulduğunu, giderlerinin fazla olduğunu savunarak; davanın reddini istemiştir.Mahkemece; iştirak nafakasının aylık 1.300.00.- TL ye indirilmesine karar verilmiş,hüküm davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.TMK.nun 182. maddesine göre; boşanma kararı ile velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.TMK.nun 330.maddesindeki düzenleme ise; nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçlerine göre belirlenir, şeklindedir.TMK'nun 331.maddesi uyarınca da; durumun değişmesi halinde hakim, nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırabilir.Nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile, indirilebileceği gibi tamamen de kaldırılabilir. Ancak, sözleşme ile kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan iradın, yasada aranan şartlar gerçekleşmeden tamamen kaldırılmasını ya da indirilmesini istemek hakkın kötüye kullanılması mahiyetini arzeder. Bunun gibi, sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü üstlenen ya da karşı tarafın mali durumunun iyi olduğunu ve geçinmek için nafakaya ihtiyacı olmadığını bilen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması veya azaltılması yönünde talepte bulunması da iyiniyet ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmaz.Ancak, TBK'nun 26 27.maddelerine(Borçlar Kanununun 19 ve 20. maddelerine) aykırı bulunmayan karşılıklı sözleşmelerde, edimler arasındaki denge, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulacak olursa, sözleşme koşulları değişen koşullara uyarlanır. Buna göre, sözleşenlerin eğer gelişmeleri baştan kestirebilselerdi, sözleşmeyi bambaşka koşullarla kurmuş olacakları söylenebiliyorsa, ayrıca, beklenmeyen gelişme yüzünden sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla olduğu gibi katlanmak taraflardan biri için özveri sınırının aşılması anlamına geliyorsa, nihayet, yasal ve sözleşmesel risk dağılımı çerçevesinde taraflardan sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla bağlı kalmaları beklenemiyorsa, sözleşmeye hakimin müdahalesi gerekebilir.Somut olayda; tarafların, 17/09/2012 tarihinde açılan dava ile anlaşmalı olarak 18/09/2012 tarihli karar ile boşandıkları ,boşanma protokolünde velayetin anneye bırakıldığı, 2.250.00.- TL iştirak nafakası ve her yıl artış oranı uygulanmasının kabul edildiği ,kararın 25/09/2012 tarihinde kesinleştiği; çölyak hastası olan müşterek çocuğun, 23/06/2008 doğumlu olduğu; ekonomik sosyal durum araştırma yazılarına verilen cevaplardan, annenin doktor olduğu, aylık 5.000.00.- TL/6.000.00.- TL arası gelir elde ettiği,1.550.00.- TL kira ödediği; babanın ise, doktor olduğu,aylık 7.000.00.- TL gelir elde ettiği,800.00.- TL kira ödediği, 27/07/2013 tarihinde yeniden evlendiği anlaşılmaktadır.Bu durumda, mahkemece; yukarıda açıklanan esaslar çerçevesinde olay değerlendirilip; boşanma kararından sonra davacının mal varlığında ve gelirinde bir azalma olmadığı,protokol ile belirlenen iştirak nafakasının azaltılması için yasal bir neden bulunmadığı gibi hakkaniyetin de bunu gerektirmediği , başlangıçtaki dengenin gözetilmesi gerektiği sonucuna varılarak, davanın reddine karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçeler ile, iştirak nafakasının azaltılmasına dair karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.