Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2691 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 21051 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 24/09/2013NUMARASI : 2013/49-2013/449 Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili dava dilekçesinde; Kuşadası İlçesi, Güzelçam Köyü'nde bulunan dava konusu zeytinliği müvekkili ile davalının; 1/2'şer hisse oranında 30.10.2007 günü satın aldıklarını, müvekkilinin kendi hissesine düşen kısım için satıcılara toplam 200.000,00 TL ödeme yaptığını, zeytinliğin yüz ölçümünün 20.000 m2'nin altında olması sebebiyle tescilin müvekkili ile davalı adına birlikte yapılamadığını, bu nedenle tapunun yalnızca davalı adına tescil edildiğini, 24.04.2008 günü düzenlenen protokolle yarı hissenin müvekkiline ait olduğunun kararlaştırıldığını buna rağmen davalının zeytinliği 23.06.2008 günü dava dışı 3. kişiye sattığını belirterek; zeytinliğin değerinin tespitiyle, müvekkilinin hissesine düşen alanın değerinin karşılığı olarak fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak 15.000,00 TL'nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 03.06.2013 tarihli ıslah dilekçesiyle talebini 209.499,00 TL'ye çıkarmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davaya konu zeytinliğin müvekkili adına alınmasına davacının sadece aracılık ettiğini, zeytinliği kendisinin tek başına satın aldığını, müvekkilinin satıcılara ulaştırmak üzere davacıya 315.000,00 TL gönderdiğini, eldeki davanın açılmasından sonra satıcılarla yapılan harici görüşmede davacının müvekkilinden aldığı paranın yalnızca 200,000,00 TL'sini satıcılara ödeyip, 115.000,00 TL'sini uhdesinde tutarak müvekkilini dolandırdığını öğrendiklerini, bu da yetmezmiş gibi davacının zeytinliğin yarı hissesine de ortak olmaya çalıştığını belirterek; davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece; taraflar arasında düzenlenen tutanak başlıklı belgenin mülkiyet naklini geçirir hukuki bir işlem olmadığı, davalının taşınmazın kendi parasıyla alındığını savunduğu ancak tutanak başlıklı belgedeki imzaya ve belge içeriğine itiraz etmediği, buna göre davacının taşınmazda yarı payının bulunduğunun kabulünün gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüyle, taşınmazın satış tarihindeki rayiç bedelden davacının payına düşen 5.480,00 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Dairemizce; davalının taşınmazı 3.kişiye sattığı tarih itibariyle denkleştirici adalet ilkesinin uygulanmasının gerekli olduğu, bu ilkenin uygulanabilmesi için de öncelikle davacının yaptığı ödemelerin, HUMK'nın 75 ve 179/3 maddeleri ile HMK'nın 31.maddesi gereğince belirlenmesi ve ispat olunması için davacıya süre verilmesi gerektiği belirtilerek; hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Bozma ilamına uyan mahkemece; bozma sonrası ıslahın mümkün olmadığı gerekçesiyle ıslahla artırılan bölüm yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilerek; istemle bağlı kalınarak 15.000,00 TL'nin 23.06.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Buna göre temyize konu uyuşmazlık; davacının, davaya konu zeytinliğin alımı sırasında satıcılara kendi uhdesinden ne kadar ödeme yaptığı hususunda toplanmaktadır. Somut olayda davacı, zeytinliğin kendisine düşen yarı hissesi için satıcılara 200.000,00 TL ödediğini iddia etmektedir. Davalı ise, davacının yalnızca satıma aracılık ettiğini, kendisinin satıcılara ödenmek üzere davacının hesabına 315.000,00 TL para gönderdiğini savunmaktadır. Dosya içeriğinden; davacının satıcıların vekiline 30.10.2007 günü 95.000,00 TL gönderdiği ayrıca 30.10.2007 keşide tarihli, 05.12.2007 vade tarihli 105.000,00 TL bedelli bono verdiği, bononun vadesinde ödenmemesi üzerine satıcılar vekilinin 22.02.2008 günü davacı aleyhine 105.000,00 TL asıl alacak ve 6.423,00 TL faiz olmak üzere toplam 111.423,00 TL bedelli icra takibi başlattığı, buna göre davacının 30.10.2007-15.04.2008 tarihleri arasında satıcılara toplam 209.499,00 TL ödeme yaptığı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan davalının sunduğu dekontların tetkikinden, davalının kendi adına, zeytinliğin tescilinin gerçekleştiği 30.10.2007 günü davacının hesabına ayrı ayrı 26.000,00 ve 39.000,00 TL gönderdiği, tescilden 4 gün önce de 70.000,00 TL gönderdiği anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece öncelikle; davacının keşidecisi olduğu bononun zeytinliğin satım bedeline ilişkin verilip verilmediği hususunda ve davalının davacının banka hesabına tapu tescilinin yapıldığı gün gönderdiği paraların gönderilme sebebine ilişkin olarak davacıya açıklama yaptırılarak, davacının satış için ödediği bedelin davalının savunması üzerinde de durularak duraksamasız belirlenmesi gerekir. Hakim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir, delil göstermelerini isteyebilir. (HUMK 27; HMK;31) Davanın aydınlatılması araçlarından en önemlisi tarafların dinlenmesidir. Hakim, bu amaçla tarafları, tahkikat aşamasında usulüne uygun olarak davet edip dinleyebilir, açıklama isteyebilir. (HMK. m.147) Bu bağlamda Dairemizin 07.11.2012 tarihli bozma ilamında davacı tarafından yapılan ödemelerin, Hukuk Usulu Muhakemeleri Kanunu 75 ve 179/3 maddeleri ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 31.maddesi gereğince belirlenmesi ve ispat olunması için davacıya süre verilmesi ve ispat olanağının tanınmasının gerekli olduğu belirtilmiş olup, mahkemece bozma ilamına uyulmasına rağmen bozma ilamı gerekleri tam olarak yerine getirilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Hal böyle olunca mahkemece; iddia ve savunmaya açıklık kazandırmak için davacı isticvap edilip, banka hesabına davalının gönderdiği paraların sebebinin açıklattırılması, davacının dava konusu zeytinliğin alımı sırasında satıcılara kendi uhdesinden ne kadar ödeme yaptığı hususunun açıklığa kavuşturulması ve tarafların tüm delilleri toplanarak, taraflar arasındaki tüm uyuşmazlıkların aydınlatılması suretiyle ortaya çıkacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, bozmaya uyulmasına rağmen bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmeksizin, davalı yanın bilirkişi raporuna itirazları da dikkate alınmadan, yetersiz rapor doğrultusunda eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 24.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.