Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 268 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 20506 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : GAZİPAŞA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 17/05/2013NUMARASI : 2013/24-2013/286 Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili; davalının, 03.11.1989 tarihli harici satış sözleşmesi gereğince, 1261 parsel sayılı taşınmaz içindeki dükkânın zilyetliğini davacıya devrettiğini; ancak, tapusunun henüz kesinleşmemesini gerekçe göstererek, tapusunun verilmesi konusunda isteksiz ve kötü niyetli davrandığını; daha sonra, dava konusu taşınmazın istimlâk edildiğini ve kamulaştırma bedelinin tümünü davalının aldığını belirterek; satılan dükkânın dava tarihindeki rayiç değerinin tespiti ile faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; harici sözleşmenin tanzim şekli itibariyle geçersiz olduğunu, davanın zaman aşımına uğradığını, dava konusu 1261 parsel sayılı taşınmazın dava tarihinde müvekkili davalıya ait olmadığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini, aksi halde yararlandığı semerelerin mahsubunu talep etmiştir. Mahkemece, denkleştirici adalet ilkesi gereğince kamulaştırma tarihindeki değeri bilirkişi vasıtasıyla 36 000 TL olarak tespit edilmiş ve sözleşme tarihinden kamulaştırma tarihine kadar davacının kullanmış olması nedeniyle belirlenen 5.671,81 TL kullanım bedeli düşülerek kalan 30.328,198 TL’nin faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiş, hükmün taraflarca temyizi üzerine; Dairemizin 04.10.2012 tarih ve 2012/14361 E.-2012/20805 K.sayılı ilamı ile; “…aldığı bedel iade edilinceye kadar davacının taşınmazı elinde tutma hakkı mevcut olup, bu durumda kullanım bedeli ödemesi gerekmediğinden, satış bedelinden indirim yapılması ve kalan miktara hükmedilmesi doğru görülmemiştir. Ayrıca, bilirkişi raporunu hazırlarken güncellemeye esas aldığı somut verileri tek tek uygulayarak ödeme tarihinden ifanın imkânsız hale geldiği tarihe kadar paranın ulaştığı değeri her bir dönem için hesaplamalı, sonra bunların ortalamasını almalıdır. Bu amaçla, çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle az olan alım gücünün enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs. ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücü yukarıda açıklanan ilke ve esaslar altında ve gerektiğin de bu konuda uzman bilirkişi veya kurulundan nedenlerini açıklayıcı taraf, hakim ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak belirlenmelidir. Açıklanan nedenlerle eksik inceleme sonucu verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle, mahkeme kararı bozulmuştur. Davacı tarafından 12.04.2013 tarihli dilekçe ile açılan, Gazipaşa Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/138 Esas sayılı ek tazminat davası da iş bu dosya ile birleştirilmiştir. Mahkemece, bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir. Mahkemece, bozmaya uyulmakla birlikte bozma ilamı doğrultusunda bilirkişi raporu alınmamıştır. Zira, bilirkişi; denkleştirici adalet ilkesine göre tazminat hesabı yaparken sadece, altın ve TÜFE değerlerini esas almıştır. Oysa, uyulan bozma ilamında “…enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs. ortalamaları alınmak suretiyle” ödeme tarihinden ifanın imkansız hale geldiği tarihe kadar paranın ulaştığı değerin uzman bilirkişilerce hesaplanması gerektiği vurgulanmıştır. Eksik incelemeye dayalı hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Öte yandan, davacı taraf bozmadan önceki yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda belirlenen (paranın güncellenmesine ilişkin) tazminat miktarına itiraz etmemiş, belirlenen miktar üzerinden davasını ıslah etmiştir. Bu durumda, davacı taraf yönünden bu miktar kesinleşmiş bulunmaktadır. Mahkemece, bu husus gözetilmeksizin, davacı tarafın açtığı ek davadaki tazminat taleplerinin kabulü ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, usul ve yasaya aykırı kararın bozulması gerekmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.