Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2603 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 2126 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : NİZİP SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 07/03/2013NUMARASI : 2011/32-2013/135Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; Nizip Devlet Hastanesinde görev yapan davalının, 2005 yılı Eylül ayından 2008 yılı Aralık ayına kadar geçen dönemde (aylık dönemler halinde) 5.623,49 TL fazladan döner sermaye ek ödeme aldığının tespit edildiğini, davalıdan bahse konu alacaklarının ödenmesi hususunda talepte bulunduklarını; ancak, herhangi bir ödeme yapılmadığını ileri sürerek; 5.623,49 TL toplam alacağın haksız zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 66.maddesine göre, sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak davalarında 1 ve 10 yıllık zamanaşımı süresi öngörüldüğü, haksız iktisapta zamanaşımı başlangıcı zarar görenin verdiğini geri almaya hakkı olduğuna ıttıla tarihi olduğundan; davacı Sağlık Bakanlığı'nın ise, ıttıla tarihinin 06/10/2009 tarihi olduğu, davanın açıldığı tarihe kadar 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunun anlaşıldığı; davalının da, Gaziantep 1.İdare Mahkemesi tarafından verilen süre nedeniyle işlemin iptali ile ilgili kararı dayanak göstererek davanın reddine karar verilmesini talep etmesinin, mahkemece, zamanaşımı defi olarak değerlendirilmiş olduğu; alacağın zamanaşımına uğradığı gerekçesi ile, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir. 818 sayılı BK 66.maddesinde sebepsiz zenginleşme davasının hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak 1 yılın geçmesi ile, 6098 sayılı TBK 82.maddesinde ise 2 yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrayacağı düzenlenmiştir. 6098 sayılı TBK gibi 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6101 sayılı TBK Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 5/1.maddesinde; "TBK yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan hak düşürücü süreler ile zamanaşımı süreleri eski kanun hükümlerine tabi olmaya devam eder "düzenlemesi yeralmaktadır.Sebepsiz zenginleşmeye dayanan alacak davalarında; bir yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcı, kamu kurumlarında dava açılmasına emir vermeye yetkili makamın öğrenme gününden (olur vermesi tarihli) itibaren işlemeye başlar (HGK 25.06.2013 tarih ve 2003/4-422 E, 2003/439 K). 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun 195.maddesi gereğince, davalının, dava dilekçesinin tebliğinden itibaren 10 günlük davaya cevap süresi içerisinde zamanaşımı savunmasında bulunması gerekir. Ne var ki, yine aynı Kanunun 209.maddesi hükmüne göre, zamanaşımı def'inin süresinde yapılmadığını ileri süren davacı tarafın da, davalının cevap dilekçesinin kendilerine tebliğinden itibaren yine 10 günlük süre içerisinde, zamanaşımı savunmasının yasal süresinde ileri sürülmediğini, savunmanın genişletilmesine muvafakat etmediklerini açıkça belirtmek suretiyle, bu savunmaya karşı koyması gerekir. Davalı tarafından süresinde ileri sürülmeyen zamanaşımı savunmasına karşı, yine davacılar tarafından süresi içerisinde karşı konulmaması durumunda, davacıların; davalı tarafından savunmanın genişletilmesine zımnen rıza gösterdikleri sonucuna varılır.Zamanaşımı, 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)‘nun 125 ila 140.maddeleri arasında düzenlenmiştir. Zamanaşımı, belirli bir süre içerisinde hakkını talep etmemiş olan alacaklının, bundan sonra alacağını dava yolu ile talep edememesidir. Borç-alacak, Borçlar Kanununda belirtilen zamanaşımının geçmesiyle artık dava yolu ile istenemez. Bu bakımdan zamanaşımına uğrayan borç (alacak) eksik bir borçtur. Fakat zamanaşımına uğramış olan borç herhangi bir biçimde daha sonradan ifa edilirse, bu ifa geçerlidir. Dolayısıyla kişi ödediği borcun zamanaşımına uğradığını bilmediğini ve hataen ödemede bulunduğunu ileri sürerek verdiğini geri isteyemez (B.K md.62).Zamanaşımı, hukuki açıdan bir def-i niteliğini taşımaktadır. Yani borçlu, borcunu ödemek istemiyorsa borcun zamanaşımına uğradığını ve borcun dava edilebilme niteliği olmadığını açık bir biçimde yargılama sırasında ileri sürmelidir. Zira, Borçlar Kanunun 140.maddesi, zamanaşımı ileri sürülmediği takdirde hâkimin zamanaşımını kendiliğinden dikkate alamayacağı hükmünü taşımaktadır.Davada zamanaşımı def-inin ileri sürülmesi, yazılı yargılama usulünde esasa cevap süresi içinde verilen cevap dilekçesi ile basit yargılama usulünün uygulandığı hallerde ise en geç ilk oturumda esasa girilmeden evvel sözlü ya da yazılı beyanla olmalıdır.Süresi içerisinde ileri sürülmeyen, fakat yargılamanın ilerleyen aşamalarında ileri sürülen zamanaşımı def-i, savunmanın genişletilmesi itirazı ile karşılaşabilir. Savunmanın genişletilmesi itirazının da zamanaşımı defini içeren dilekçenin davacı tarafa tebliğinden itibaren 10 gün içinde ileri sürülmesi gerekir; aksi halde zamanaşımı defi zamanında yapılmış gibi işleme tabi olur. Somut olayda, davalı tarafça açıkça zamanaşımı def'i ileri sürülmemiş olmasına karşın; mahkemece, davalının Gaziantep 1.İdare Mahkemesi tarafından verilen süre nedeniyle işlemin iptali ile ilgili kararı dayanak göstererek davanın reddine karar verilmesini talep etmesinin, zamanaşımı defi olarak değerlendirilerek, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.Bu durumda, davanın esasına girilip, taraf delilleri toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, mahkemece zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 19.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.