Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2538 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17745 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : ŞEREFLİKOÇHİSAR 1.ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİTARİHİ : 11/12/2012NUMARASI : 2009/511-2012/398 Taraflar arasında görülen eşya alacağı davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davada, çeyiz senedinde yazılı eşyaların ve ziynet eşyalarının aynen iadesi, bunun mümkün olmaması halinde bedelinin davalılardan tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir. Davalı vekili; davacının el ürünü iki adet belgeyi dosyaya ibraz ederek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalı yanca dosyaya ibraz edilen 13.01.2009 tarihli belgede “Ben H.. A., senette yazdıklarım eşim C.. A..'a verilmedi. Düğünde takılan takıları bozdurduk ve beraber harcadık. Eşimin üzerine olan malvarlığından hiçbir şekilde hak talep etmiyorum.” diğer tarihsiz belgede ise “düğünde yapılan çeyiz senedinde belirtilen eşyaların hiçbiri eşime ve tarafıma teslim edilmedi, yapılan senet adet gereği ve usulen yaptırılmıştır” ibarelerinin bulunduğu, davacının kendi el yazısı ile yazılmış imzası inkar edilmeyen belgelerde, çeyiz ve ziynet alacağı olmadığını belirttiği gerekçesiyle davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından, duruşma talepli temyiz edilmiş ise de; duruşma talebinin HUMK'nun 438.maddesi gereğince koşullar oluşmadığından reddine karar verilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkaran kimsenin iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. Somut olayda, davacı taleplerini 03.01.2009 tarihli çeyiz senedine dayandırmış olup, her iki davalıda bu belgeyi teslim alan sıfatıyla imzalamıştır. 6100 sayılı HMK’nun 201.maddesi hükmü uyarınca da (1086 sayılı HUMK’nın 290 md.) senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemlerin tanıkla ispatı mümkün olmayıp, ancak aynı kuvvette bir belge ile kanıtlanması gerekir. Davalı tarafından dosyaya sunulan ve davalının imzasını taşıyan belgelerde davacı açıkça çeyiz eşyalarının davalı kocasına teslim edilmediğini belirtmiş olup, davalı kayınpeder ile ilgili bir beyanda bulunmamıştır. Bu durumda 03.01.2009 tarihli çeyiz senedini teslim alan sıfatıyla imzalayan davalı kayınpeder çeyiz senedinde belirtilen eşyaları davacıya teslim ettiğine dair bir belge dosyaya ibraz etmediği müddetçe, çeyiz eşyalarını davacıya teslim borcundan kurtulamayacaktır. Hal böyleyken mahkemece, davalı kayınpeder aleyhine açılan çeyiz eşyalarına (ziynet eşyaları hariç) yönelik davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın her iki davalı yönünden de tamamen reddine karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 20.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.