MAHKEMESİ : ANTALYA 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 14/05/2014NUMARASI : 2014/129-2014/281Taraflar arasındaki yargılamanın iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen 17.02.2015 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılardan G.. B.. ve davacılar vekili Av. İ.. Y.. geldi. Davalıya duruşma davetiyesinin tebliğ edilememesi nedeniyle, davacılar vekili tarafından incelemenin duruşmalı yapılması isteminden vazgeçilmekle, işin evrak üzerinden incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:YARGITAY KARARIDavacılar vekili dilekçesinde; davalının, murisleri Y. B. tarafından imzalanan 07.02.1991 tarihli satım sözleşmesine dayanarak müvekkilleri aleyhine açmış olduğu alacak davasının kabul edilerek kesinleştiğini, ancak müvekkillerinin başvurusu üzerine alınan uzman görüşü ile sözleşmedeki imzanın murise ait olmadığının belirlendiğini ileri sürerek; HMK.nun 375. maddesi uyarınca yargılamanın yenilenmesini ve kabul kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece; 07.02.1991 tarihli "taşınmaz mal satış sözleşmesi" başlıklı belgenin, yargılamadan sonra ortaya çıkmış bir belge olmadığı gibi, bu belgenin sahteliğine ilişkin bir kararın da bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.6100 sayılı HMK’nun 27. maddesinde davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgililerinin kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunması, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerdiği açıklanmıştır.Açıklanan madde hükmü uyarınca; yargılamanın sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilerek duruşmaya çağırılması, diğer bir anlatımla taraf teşkilinin sağlanması gerekir. Bu da çıkarılacak davetiyenin Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak tebliği ile mümkündür.Bu bağlamda; taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilememesi, Anayasanın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur. Somut olayda; dava dilekçesi, davalıyı yargılamanın yenilenmesi istenilen davada temsil eden vekile tebliğe çıkartılmış, ancak tebligatın vekil tarafından iade olunmasına rağmen, davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmeden hüküm tesis edilmiştir.Bu durumda, mahkemece; dava dilekçesinin, duruşma gün ve saatini bildirir davetiye ile birlikte usulünce davalıya tebliğ edilmesi ve bu suretle taraf teşkili sağlandıktan sonra davanın esasına girilerek hasıl olacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken, taraf teşkili sağlanmadan yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı tarafın sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.