Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2393 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 3391 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasındaki maddi-manevi tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl ve karşı davanın ayrı ayrı kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı-karşı davalı vekili dilekçesinde; davacı ile davalı diş hekiminin 2 diş çekimi, peryodontal tedavi ve 22 kaplama tedavisi için 8.200 Euro üzerinden anlaşmaya vardıklarını, ayrıca sol alt 3 azı dişinin yapımına ilişkin olarak da 150 Euro ücret kararlaştırıldığını, davalının yapacağı protezler için 10 yıllık garanti verdiğini, davalıya bu tedaviler nedeniyle 4.350 Euro ödeme yapıldığını, davacıya yapılan müdahaleler sonucu 4-24 Temmuz 2010 arasında yapılan tedavilerde çene kemiği ve protezler nedeniyle aşırı ağrısı olduğunu, davalı diş hekiminin uyguladığı tedaviler sırasında çok sayıda enjeksiyon uyguladığını, davacının bu nedenlerle çok sayıda ilaç kullandığını, kullandığı ilaçların ise mide ülserine neden olduğunu ve bu nedenle de tedavi gördüğünü,davalının garanti verdiği kaplamaların ise 2 adedinin kırıldığını, davacının alt çenesine uyguladığı aşırı miktardaki enjeksiyonun neden olduğu durumun Cenova Üniversitesi'nde incelenip tetkik edildiğini ve tedaviye başlanıldığını, davalının taraflar arasındaki sözleşmeyi bu şekilde ihlal ettiğini ve hatalı tedavi uyguladığını, bu konuda zararının giderilmesi için davalıya ihtarname keşide edildiğini ancak davalı tarafından zararının giderilmediğini belirterek, maddi tazminat yönünden ayrı ayrı kalemler altında fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla toplam 26.659,40 CHF(İsviçre Frangı) maddi tazminat ile 50.000,00 CHF(İsviçre Frangı) manevi tazminatın fiili ödeme günündeki kur üzerinden tahsilini, hükmedilecek tazminatlara dava tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun uyarınca faiz yürütülmesini talep ve dava etmiştir.Davalı-karşı davacı vekili cevap dilekçesinde; tarafların 2 diş çekimi, peryodontal tedavi,22 adet veneer porselen kron ve 3 dişe dolgu tedavisi için toplam 8.350 Euro üzerinden anlaştıklarını, davacının belirlenen bedelin sadece 4.350 Euro'luk kısmını ödediğini, kalan kısmı ödemediği için davalının ihtarname keşide edilerek temerrüde düşürüldüğünü, davacının kendisine fazla enjeksiyon ve hatalı uygulama yapıldığı yönündeki iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davacının tedavi sırasında ve sonrasında gerekli yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle meydana gelen olayda kendisinin kusurlu olduğunu, yaşadığı mide rahatsızlığının bu olayla ilgisi olmadığını savunarak, davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi gerektiğini belirtmiş; karşı dava olarak ise, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere şimdilik davacının tedavi bedelinden kalan 4.000 Euro'nun fiili ödeme günündeki kur üzerinden ihtarname tarihi olan 14.09.2010 tarihinden itibaren döviz hesaplarına uygulanan en yüksek banka faizi ile davacı-karşı davalıdan tahsilini ve 5.000 Euro manevi tazminatın fiili ödeme günündeki kur üzerinden dava tarihinden itibaren döviz hesaplarına uygulanan en yüksek banka faizi ile davacı-karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Mahkemece; asıl dava yönünden 900 TL alacağın dava tarihinden itibaren uygulanacak yasal faizi ile davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine, fazlaya ilişkin istem ile manevi tazminat talebinin reddine; karşı dava yönünden ise, 4.000 Euro alacağın 28.09.2010 tarihinden fiili ödeme tarihine kadar kamu bankalarınca Euro cinsinden mevzuata uygulanan yıllık faiz oranı uygulanmak suretiyle davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya ödenmesine, manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.Taraflar arasındaki sözleşmeye göre davacı-karşı davalının diş tedavi ve protezlerinin yapımı öngörülmüştür. Burada sözleşme yapılmasının nedeni belli bir sonucun (eserin) ortaya çıkmasıdır. Eser, yüklenicinin sanat ve becerisini gerektiren, bir emek sarfı ile gerçekleştirilen sonuçtur. O halde, taraflar arasındaki ilişki BK.nun 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşme ilişkisidir(TBK 470 vd.).Yüklenicinin eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmesi davalı-karşı davacı yüklenicinin hem sadakat hem de özen borcunu kapsar. Bu kural gereğince, yüklenici iş sahibinin yararına olan şeyleri yapmak ve zararına olan şeylerden kaçınmak zorundadır. İş sahibi ortaya çıkacak eserde belli niteliklerin bulunmasını arzu eder. Meydana getirilen eserin iş sahibinin beklentisini karşılamaması halinde sözleşmedeki yarar dengesi iş sahibi aleyhine bozulur. Bu bakımdan eserin fen ve sanat kurallarına uygun, iş sahibinin beklentilerini karşılar özelliği taşıması gerekir. Aksi halde eserin ayıplı olduğu kabul edilir. Yüklenici meydana getirdiği eserde ortaya çıkan ayıp ve eksikliklerden ayıba karşı tekeffül borcu gereğince sorumludur.Yüklenici hangi yöntemi kullanırsa kullansın işin ayıpsız olarak ortaya çıkması gerekir. Davalı-karşı davacının eser sözleşmesinin gereği olarak bu işi davacı-karşı davalının beklentilerine cevap verecek şekilde fen ve sanat kurallarına uygun yapmak zorundadır.Somut olaya gelince; taraflar arasında anlaşma uyarınca davacı-karşı davalının 2 diş çekimi, peryodontal tedavi, 22 adet veneer porselen kron ve 3 dişe dolgu tedavisi için toplam 8.350 Euro üzerinden anlaşmaya varıldığı ve belirlenen bedelin 4.250 Euro'luk kısmının davalı-karşı davacıya ödendiği hususunda taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacı-karşı davalı yönünden kendisine uygulanan tedaviye ilişkin olarak davalı-karşı davacı diş hekimi tarafından yapılan işin ayıplı olup olmadığı ve bu nedenle maddi ve manevi tazminata hak kazanıp kazanmadığı; davacı-karşı davalı yönünden ise; bakiye iş bedeline hak kazanıp kazanmadığı ve manevi tazminat talebinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi heyet raporlarında; insan anotomisine göre alt ve üst sıra dişlerin mutlak surette birbirine temas etmeyeceği, aradaki açıklığın kişiye göre değişmekle birlikte genel olarak 1-4 mm. arasında değiştiği,davacının tedavi öncesindeki resimleri dikkatle incelendiğinde ise bir açıklığın mevcut olduğu ancak son restorasyonlar kadar olmadığının tespit edildiği, son tedavide yapılan restorasyonlar ile aynı seviyeye getirildiği ve hastanın sağ ön bölgesinde açıklık oluştuğu belirtilmiş olmakla yapılan işin ayıplı olduğu ancak bu ayıbın işin reddini gerektirmeyecek derecede olduğu açıklanmıştır. İşin ayıplı olduğu tespit edildiğine göre, iş sahibinin ayıp nedeni ile iş bedelinden indirim isteyebileceği kuşkusuzdur.Hal böyle olunca, mahkemece; dosyanın alanında uzman bilirkişiye tevdi edilerek, davalı-karşı davacının bakiye iş bedeline ilişkin talebi yönünden işin ayıplı olması nedeniyle iş bedelinden yapılacak indirim miktarının belirlenmesi ve bu miktar düşüldükten sonra kalan miktara hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.