MAHKEMESİ : AYANCIK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 13/06/2013NUMARASI : 2011/11-2013/277 Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının davalıdan 08.02.2000 tarihli harici sözleşme ile 92 parselde bulunan evinin bodrum katı ile 8 m² odunluğunu satın aldığını, taşınmazda iyileştirme ve imalat yaptığını, bir süre sonra üst katda oturan davalının davacıyı rahatsız etmeye başladığını belirterek, 08.02.2000 tarihinde davalıya ödenen 10.000.000 TL (10 TL) nın 49.511,20 TL, imalat bedeli 2.000 TL'nin, ıslah ile 6.221 TL olarak davalıdan tahsilini talep etmiş, son celsede ise, davacının taşınmazı halen kullandığını beyan etmiştir. Davalı vekili cevabında, davacının bir zararı olmadığını beyan etmiş, zamanaşımı def'inde bulunmuştur. Mahkemece; davacının taşınmazda halen oturduğu için imalat bedeli talep edemeyeceğinden bahisle reddine, davalıya ödenen taşınmaz bedelinin ise denkleştirici adalet ilkesi gereği 49.511,20 TL olarak davalıdan tahsiline karar verilmiş, hükmü davalı vekili temyiz etmiştir. Taraflar arasında imzalanan 08.02.2000 tarihli harici sözleşme ile davacının davalıdan bodrum kat ile 8 m² odunluğu 10.000.000 TL(10 TL) ye satın aldığı, taşınmazın tapu kaydının davalı adına kayıtlı olduğu ve taşınmazda davacının halen oturmakta olduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, dava konusu taşınmazın davacı tarafından kullanılması halinde iade borcunun kapsamı noktasında toplanmaktadır. 22.02.1991 gün, 1990/1 E. - 1991/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı gibi; iade borcunun kapsamını belirlemede öncelikle fakirleşme ve zenginleşme zamanının tespit edilmesi gerekir. Sebepsiz zenginleşme nedeniyle iade isteminde bulunabilmek için bir tarafın malvarlığının diğer tarafın malvarlığı aleyhine çoğalması gerekir. Bu azalma ve çoğalmanın dava konusu taşınmazın davacı tarafından davalıya teslim edildiği tarihte gerçekleştiğinin kabulü zorunludur. Taşınmaz satışı, resmi şekilde yapılmadığı için hukuken geçersizdir (TMK. 705, TBK 237, Tapu K. 26, Noterlik Kanunu 60.maddeleri). Geçersiz sözleşme, tarafları bağlamaz. Bu nedenle davacı ve davalı verdiklerini geri isteyebilirler. Ancak, TBK.nun 97.maddesi (BK. 81) uyarınca ödediği satış parasını geri isteyen davacının kendi borcunu yerine getirmiş veya bunun ifasını teklif etmiş olması gerekir. Başka bir deyişle, davacının taşınmazı davalıya geri vermiş (iade etmiş) olması gerekir. Dava konusu taşınmazın henüz davalıya teslim edilmediği hususu tartışmasız olduğuna göre davacı ödediği bedeli sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince davalıdan tahsilini talep ettiği anda taşınmazı davalı tarafa geri vermekle yükümlüdür. Bu durumda, mahkemece; satış konusu olan taşınmaz malın davacıdan alınıp davalıya iade edilmesi koşulu ile alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.