Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2245 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 15641 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : KAYSERİ 3. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 18/03/2014NUMARASI : 2013/865-2014/271Taraflar arasındaki yoksulluk ve iştirak nafakasının artırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesi ile; tarafların 2010 yılında boşandıklarını, aradan geçen yıllarda nafakanın artırılmadığını, davacının iş buldukça sözleşmeli olarak belediyenin açtığı dikiş kurslarında çalıştığını, çocukların masraflarının yaşları ile birlikte arttığını; davalının, hem sarraf dükkanı olduğunu, hem de inşaat işleri yaptığını; 300,00 TL olarak takdir edilen yoksulluk nafakasının 1.000,00 TL'ye, müşterek çocuklar için 150,00'şer TL takdir edilen iştirak nafakalarının da 500,00'er TL'ye çıkartılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı cevap dilekçesi ile; davacıdan olan çocuklarından büyük olanın yanında kaldığını ve tüm masraflarını kendisinin karşıladığını, davacı yanında kalan çocukların nafakalarını ödediği gibi eğitim masraflarını da karşıladığını, davacının çalıştığını, kendisinin yeniden evlendiğini, bir çocuğunun daha olduğunu, sarraf dükkanını kapattığını, kardeşinin yanında asgari ücretle çalıştığını savunarak; davanın reddini istemiştir.Mahkemece; yoksulluk nafakasının artırılmasına yönelik talebin reddine, çocuklar hakkında hükmedilen 150,00'şer TL iştirak nafakasının 180,00'er TL'ye çıkartılmasına karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.Dava; iştirak ve yoksulluk nafakalarının artırılması talebine ilişkindir. Türk Medeni Kanunu'nun 176/4.maddesi hükmüne göre; tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılmasına karar verilebilir. Bu hüküm gereğince mahkemece iradın arttırılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi ya da hakkaniyetin artırımı gerektirmesi gerekmektedir.Somut olayda; davacının babasına ait evde kaldığı, üç çocuğu olduğu, ikisinin yanında kaldığı, iş buldukça asgari ücreti ile usta öğretici olarak çalıştığı, çalışmasının süreklilik arz etmediği; davalının ise, yeniden evlendiği, bir çocuğunun olduğu, eşi, çocuğu ve davacıdan olan çocuğu ile kaldığı, sarraflık ve inşaat işleri yaptığı, oturduğu evin kendisi tarafından yapıldığı, bunun dışında malvarlıklarının bulunduğu; ancak, bunları başka kişilere devrettiği, eski eşine ve çocuklarına nafaka ödediği anlaşılmaktadır.Yasamızda yoksulluk tanımlanmamış ise de, yoksulluk durumunun ülkenin ekonomik ve sosyal koşullarına göre belirlenmesi gerekir. Kişinin temel ihtiyaçları olan yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım ve kültür gibi harcamaları karşılayacak geliri olmayanlara yoksul denebilir.Yoksulluk nafakasının takdir edildiği 2010 yılından bu davanın açıldığı 2013 yılına kadar davacının ihtiyaçları arttığı gibi, ülkenin ekonomik koşullarının da değiştiği, paranın alım gücünün de en azından enflasyon oranında değer kaybına uğramış olduğu bilinen bir gerçektir. Hal böyle olunca; mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, davacının çalışmasının sürekli olmadığı ve ihtiyaçları nazara alınarak, yoksulluk nafakası TÜİK'in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Mahkemece bu yönün gözardı edilerek yoksulluk nafakasının reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bundan ayrı olarak; TMK.nun 182/2 maddesi gereğince; "Çocuk kendisine tevdi edilmemiş taraf kudretine göre onun infak ve terbiye masraflarına iştirak ile mükelleftir" hükmü getirilmiştir. İştirak nafakasının miktarı takdir edilirken tarafların mali ve sosyal durumları ile çocuğun giderlerinin dikkate alınması gerekir.Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, iştirak nafakasının niteliğine, günün ekonomik koşullarındaki paranın alım gücüne göre, mahkemece saptanan iştirak nafakası miktarları az olup, TMK.nun 4.maddesinde vurgulanan "hakkaniyet" ilkesine uygun değildir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.