Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 224 - Karar Yıl 2017 / Esas No : 15497 - Esas Yıl 2015





Taraflar arasındaki eşya alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde; müvekkili ile davalının 26/01/2012 tarihinde evlendiklerini, davalı önceki evliliğinden 3 çocuğu olduğunu, müvekkilinin davalıdan çocuk sahibi olmak istemesine rağmen bu isteğini davalının reddettiğini, müvekkilinin bu konuda ısrar edince de sürekli boşanalım diyerek aile içinde huzursuzluk çıkardığını, yine böyle bir tartışma yaşandıktan sonra davalının müvekkilinin altınlarını alarak zorla otobüse bindirip babasının evine gönderdiğini, müvekkil ile davalı tarafın halen ayrı yaşadığını, evlilik sırasında müvekkiline her biri 23 gramdan 8 tane burma bilezik, 1 adet altın kolye ve kıvrımlı diye tabir edilen türden 1 adet altın zincir takıldığını, bu hususta mehir senedi düzenlendiğini, tarafların evliliğine aracılık eden tarafından imzalandığını ve davalıya imza için bu şahıslar tarafından götürüldüğünde davalının altınları 'satın alıp taktım ya, imzalamama gerek yok' şeklinde cevap verdiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, dava konusu ziynet eşyalarının müvekkiline aynen iadesine, aynen iadesinin mümkün olmaması halinde tespit edilecek değerinin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte bedellerinin davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde; davanın bir alacak davası olup, HMK'nın 6. maddesi gereğince yetkili mahkemenin davalının yerleşim yeri mahkemesi olacağından, davada yetkili mahkemenin olduğunu, dava dilekçesinde miktar ve gramajı yazılan ziynet eşyaları nedeniyle, değeri bilinebileceğinden, davanın harç değerinin tamamlatılması gerektiğini, yine evlilik birliği halen sürdüğünden, eda davası olarak açılamayacağını, ancak tesbit davası niteliğinde görülebileceğini, davacı yanın talebi içerisinde gösterdiği 8 adet bileziğin 4 adeti davacının ailesi, 4 adedinin de kendisi tarafından takıldığını, kendi taktığı 4 adet bileziğin 8-10 gram miktarında bilezikler olduğunu, yine takıldığı iddia edilen 1 adet kolye ve 1 adet altın zincirin ne düğünde, ne de sonrasında alınmadığını, mehir senedinin kendi imzasını taşıdığını, davacı yanın dava konusu yaptığı ve gram miktarını da bilmediği ailesinin taktığı 4 bileziğin davacı tarafından ailesine verildiğini, davacı yanın bahsettiği gibi bir ayrılık ve evden gönderme de olmadığını, davacı ailesinin yanına gidip geleceğini söylediğini ve bu şekilde aile ziyareti amacıyla evden gittiğini, kendisini aradığında gelmeyeceğini söylediğini, yine kendi evliliklerine aracı olangittiğini, davacı yanın üzerine bir ev alınması halinde döneceği şartını ortaya koyarak geri dönmediğini, ailesi ve birkaç kişinin gelerek şahsi eşyalarını, mutfak eşyalarını ve yatak yorgan v.s gibi eşyalarını da alarak gittiğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 01/04/2015 tarihli bilirkişiraporunda yer alan ve her biri 23 gramdan 4 adet altın bileziğe ilişkin davasının kabulü ile aynen, olmadığı taktirde değeri olan 8.188,00 TL'nin dava tarihi olan 02/09/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 01/04/2015 tarihli bilirkişi raporunda yer alan her biri 23 gramdan 4 adet altın bilezik ve 1 adet altın kolye ve 1 adet altın zincire ilişkin davasının reddine, karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.1) Dava; ziynet eşyalarının iadesi, mümkün olmadığı takdirde bedelinin tahsiline ilişkindir.HMK'nın 6.maddesi gereğince, bir davada, genel yetkili mahkeme davalının ikametgâhının bulunduğu yer mahkemesidir.Somut olayda dosya içeriğindeki nüfus kayıt örneğinden davalının yerleşim yerinin olduğu anlaşılmaktadır. Davalı süresinde verdiği cevap dilekçesi ile ikametgahının olduğunu, davaya bakmakla yetkili olan mahkemenilduğunu beyan etmiştir. Mahkemece, 10.02.2015 tarihli duruşmada gerekçe belirtilmeden davalının yetki itirazının reddine karar verilmiştir. Davalının yetki itirazında, davanın davalı ikamet adresinin bulunduğu yer mahkemesinde açılması gerektiğini belirterek yetkili mahkemeyi gösterdiği kuşkusuzdur. Davalının ikametgah adresi Hal böyle olunca; mahkemece yetkisizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek hüküm kurulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. 2-Bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 18.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.