Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2181 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 2301 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili, dava dilekçesinde; davalının işyerinde kullandığı tespit edilen (abonesiz) kaçak elektrik bedelinin tahsili için başlatılan takibe haksız itiraz edildiğinden bahisle vaki itirazın iptaline, takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, cevap dilekçesinde; müvekkilinin kaçak elektrik kullanmadığını, ancak usulsüz elektrik kullandığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kısmen kabulü ile takibin 1,682,57 TL üzerinden devamına karar verilmiştir.Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanuna dayanılarak hazırlanan ve 25 Eylül 2002 günlü Resmi Gazetede yayınlanarak 01.03.2003 tarihinde yürürlüğe giren Elektrik Tarifeleri Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 13. maddesi hükmünde, gerçek veya tüzel kişiler tarafından, "idareye kayıtsız alt kapağı mühürsüz sayaçtan" mevzuata aykırı bir şekilde tüketilmesi, kaçak elektrik enerjisi tüketimi olarak kabul edilmiş, 15. madde hükmünde de, kaçak ve usulsüz elektrik enerjisi kullanımına ilişkin tespit, süre, tüketim miktarı hesaplama, tahakkuk, ödeme yöntemleri ile diğer usul ve esasların dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından belirlenerek Kuruma sunulacağı ve kurul onayı ile uygulamaya konulacağı açıklanmıştır.Kaçak elektrik tespit tutanağının düzenlendiği tarihte yürürlükte olan Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği ve anılan yönetmeliğin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları düzenleyen Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından yayımlanan 29.12.2005 günlü 622 sayılı kararının “Süre” başlıklı bölümünde;“Kaçak elektrik enerjisi kullandığı tespit edilen tüketiciye yapılacak kaçak tahakkukunda, aşağıda belirlenen süreler esas alınır.b) Kullanım yerine ait bağlantı anlaşması ve perakende satış sözleşmesinin veya her ikisinin de yapılmadığı yerler için, kaçak elektrik enerjisi kullanımına ilişkin olarak yapılacak hesaplamada esas alınacak süre; doğru bulgu ve belgelere dayandırılması kaydıyla elektrik enerjisi kullanılmaya başlandığı tarih ile kaçak tespitinin yapıldığı tarih arasındaki süre olup bu süre 12 ayı geçemez. Doğru bulgu ve belgelerin bulunmaması halinde bu süre 90 gün alınır.” hükmü yer almaktadır.Somut olayda, 24.9.2010 tarihli kaçak elektrik tespit tutanağında, davalının işyerinde abonesiz, idareye kayıtsız ve alt kapağı mühürsüz sayaçtan kaçak elektrik kullandığı tespit edilmiştir. Bu tutanağa istinaden, davacı tarafından tutanaktan 9.090,99 TL kaçak elektrik bedeli tahakkuk ettirilmiştir. Mahkemece bilgisine başvurulan bilirkişi tarafından düzenlenen raporda; doğru bulgu ve belge bulunmadığından bahisle 90 gün üzerinden hesaplama yapıldığı açıklamış, mahkemece bu bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmiştir. Davacı, davalı hakkında daha önce de düzenlenmiş kaçak elektrik tespit tutanakları olduğunu belirterek 90 gün üzerinden yapılan hesaplamaya itiraz etmiştir. Talep edilen kaçak elektrik bedelinin yönetmelik ve yukarıda açıklanan 622 sayılı kurul kararında açıklanan yöntemle hesaplanması gerekmektedir. Mahkemece, davalı hakkında daha önce düzenlenen tutanak ve tahakkuk belgeleri celbedilerek, bir önceki kaçak tahakkuku ile dava konusu tahakkuk, kaçak kullanım süresi yönünden karşılıştırılarak hesaplama yapılması gerektiği kuşkusuzdur.Hal böyle olunca, mahkemece; öncelikle dosyanın önceki bilirkişi dışında başka bir uzman bilirkişiye verilmesi, bilirkişiden davacı kurumun davalı taraftan isteyebileceği kaçak elektrik bedelinin, bir önceki kaçak tahakkuku ile dava konusu tahakkuk, kaçak kullanım süresi yönünden karşılaştırılarak hesaplanması konusunda denetime elverişli yeni bir rapor alınması, davacının tahsilini istemekte haklı olduğu alacak miktarının bu şekilde belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.