Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2172 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17660 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : EDREMİT 2.ASLİYE HUKUK (TÜKETİCİ) MAHKEMESİTARİHİ : 04/06/2013NUMARASI : 2012/151-2013/353 Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili dilekçesinde; davacının, işyerini 2002 yılında dava dışı Sebahattin Akbulut'a kiraya verdiğini, kiracının davacının adını ve imzasını kullanarak davalı kurum ile davacı arasında abonelik tesis ettirdiğini, abonelik sözleşmesindeki imzanın davacıya ait olmadığı gibi suyu kullananın da davacı olmadığını belirterek, davalı kurum tarafından tahakkuk ettirilen su kullanım bedelinden dolayı davalı kuruma borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalı kurum tarafından tahakkuk ettirilen su borcunun dayananağı abonelik sözleşmesindeki imzanın davacıya ait olmadığı, davacı ile davalı arasında geçerli bir abonelik sözleşmesinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Somut olayda, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, davacı adına yapılan abonelik sözleşmesinin davacının adı ve imzası kullanılmak suretiyle gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Bu haliyle uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişki "haksız fiilden" kaynaklanmaktadır. Davalı ile sözleşmeyi akdeden davacı değil, davacının imzasını taklit ederek imza atan 3.kişilerin olduğunun anlaşılması karşısında taraflar arasında bir sözleşme ilişkisinin varlığından söz edilemeyeceği açıktır. (HGK'nun 17.02.2010 tarihli ve 2010/4-61Esas ve 2010/84 Karar sayılı ilamı) Dava konusu yapılan ve mahkemece de aynı şekilde kabul edilen olguların, 4077 sayılı Yasa’nın 2.maddesi gereğince “tüketici işlemi” ve 3/h maddesi kapsamında “hukuki işlem” olarak kabul edilmesi olanağı bulunmamaktadır. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Hal böyle olunca, taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunmadığından ve uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişki "haksız fiil"den kaynaklandığından, ayrıca menfi tespit talep edilen aboneliğin ticarethane aboneliğine ilişkin olması nedeniyle, eldeki davaya genel hükümlere göre, Asliye Hukuk Mahkemesinde bakılması gerekirken, Tüketici Mahkemesi sıfatıyla davanın esasına girilerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.