MAHKEMESİ : ANKARA 19. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 25/12/2012NUMARASI : 2012/130-2012/592 Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı, dava dışı ilköğretim okulları tarafından muhtelif aboneliklere kayden su tüketilmiş olduğunu, fatura bedelinden davalıların birlikte sorumlu olduklarını ancak davalıların, fatura bedelini ödemediğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 601.058,33 TL su bedeli asıl alacak, 971.132,92 TL gecikme zammı ve 174.804,36 TL KDV olmak üzere toplam 1.746.995,61 TL'nin davalılardan tahsiline ve asıl alacağa 19.09.2008 tarihinden itibaren, ödeme tarihine kadar 6183 sayılı Kanunun 51.maddesi gereğince gecikme cezası ve KDV ve KDV alacağına da yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalılar, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davalı Ankara İl Özel İdaresine izafeten Ankara Valiliğine yönelik davasında; husumet nedeni ile davanın reddine, davacının ise davalı M.. B..na yönelik davasında; davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı M.. B.. tarafından temyiz edilmesi üzerine 13.Hukuk Dairesinin 2010/13474 E.- 2011/8819 K.sayılı ilamı ile hükmün "...davacı tarafından davalılar aleyhine su tüketiminden dolayı ödenmeyen borçların tahsili talep edildiğinden, bu yöndeki talebin 6111 sayılı Kanun kapsamında kaldığı açık olmakla, davalıların 6111 sayılı kanun hükümlerinden faydalandırılması konusunda müracaat etmeleri ve borcu ödedikleri takdirde davadan vazgeçilmesinin mümkün olduğu veya davanın konusuz kalacağı anlaşılmaktadır. Bu durumda davalıdan 6111 sayılı Kanun gereğince davacıdan borcun yapılandırılması konusunda bir talebi olup olmadığının sorulup, talebi olduğu takdirde bu konuda tarafların delilleri de toplanarak sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir." gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir. Bozma ilamına uyan mahkemece; görüşüne başvurulan bilirkişiden aldırılan raporlar uyarınca davalı İl Özel İdaresi aleyhine açılan davanın husumet nedeni ile reddine, davalı M.. B.. aleyhine açılan davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ile davalı M.. B.. vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1- Davacı tarafın davalı İl Özel İdaresi hakkında verilen hükme yönelen temyiz itirazlarının incelenmesinde; Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 2- Tarafların davalı M.. B.. aleyhine açılan davada verilen hükme yönelen temyiz itirazlarının incelenmesinde; Bozma sonrasında, davacı tarafça dosyaya sunulan belgeler ile bu belgeler üzerinde yapılan inceleme sonucunda hazırlanan bilirkişi raporlarından; davaya konu edilen borcun bir bölümü hakkında 6111 sayılı Yasadan yararlanmak amacıyla davalı bakanlık tarafından başvuruda bulunulduğu anlaşılmakta olup, taraflar arasında da bu hususta bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, 6111 sayılı Yasadan yararlanan abonelik sayısı ve buna bağlı olarak yargılama sırasında ödenilen borç tutarı hakkındadır. konuda mahkemece; görüşüne başvurulan bilirkişi, bozma sonrası verdiği bilirkişi raporunda, davalı bakanlık tarafından yapıldığı belirlenen ödemelerden; 6111 sayılı Yasa kapsamında yapılan yararlandırma nedeniyle taksitlendirilmiş aboneliklere ilişkin ödemeler ile bu yasadan yararlandırılmayan aboneliklerin borçları ve bunlara ilişkin ödemeler hususunda denetime elverişli bir değerlendirme yer almamaktadır. Şu durumda, aldıralan bilirkişi raporlarının, davalı bakanlık tarafından yapılan ödemelere ilişkin yeterli değerlendirmeyi içermediği, dolayısıyla raporların hüküm vermeye yeterli olmadığı ortadadır. Ayrıca, yargılama sırasında 6111 sayılı yasa uyarınca ödenilen alacak kalemi yönünden davanın konusuz kalması nedeniyle hüküm kurulmasına yer olmadığına ve buna bağlı olarak yapılan yargılama giderlerinin kime yükletileceği hakkında karar verilmesi gerekirken, bu alacak kalemi yönünden davanın reddine karar verilmesi ve dolayısıyla yargılama giderleri yönünden yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırıdır. Öte yandan; 6111 sayılı Yasadan yararlandırılmayan aboneliklere ait işlemiş faiz yönünden hesaplama yapılabilmesi için, ilgili abonelik sözleşmelerinin celbedilerek incelenmesi ve bu sözleşmelerdeki faize ilişkin düzenlemeler gözönüne alınarak faizin türünün ve oranının belirlenmesi zorunluluk arzetmektedir. Ne var ki, görüşüne başvurulan bilirkişi, bozma öncesi hazırlamış olduğu raporda; dava dosyasında abonelik sözleşmelerinin sadece kapak (ilk) sayfalarının bulunduğunu, iç sayfalar bulunmadığından sözleşme ile kararlaştırılmış olan faiz türü hakkında bilgi sahibi olunamadığını, bu nedenle Tarifeler Yönetmeliğinin yayımlandığı 01.01.1988 tarihinden öncesine ait aboneliklerde yasal faiz, bu tarihten sonrasına ait aboneliklerde ise ilk ay için %10, takip eden aylarda % 5 ve 28.09.1995 tarihinden sonrası için 6183 sayılı Yasada öngürülen oranda faizin hesaplamaya esas alındığını bildirmiştir. Bu durumda, bilirkişi raporunun işlemiş faiz yönünden de hüküm kurmaya yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, mahkemece; öncelikle davaya konu aboneliklere ait sözleşmelerin asılları veya onaylı suretleri davacı taraftan celbedilmeli, devamında taraflarca sunulan belgeler ile abonelik sözleşmeleri göz önüne alınmak ve değerlendirilmek suretiyle denetime elverişli yeni bir bilirkişi raporu alınmalı ve sonucuna göre uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmelidir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.