Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2135 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17461 - Esas Yıl 2013





.MAHKEMESİ : SİVASLI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 28/09/2012NUMARASI : 2009/71-2012/195 Taraflar arasında görülen sebepsiz zenginleşme davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacılar vekili, davalıların murisi M.T.'ın 15/01/1986 tarihli el senedi ile Sivaslı İlçesi Pınarbaşı Köyü Uçavustan mevkiindeki 2128 parsel sayılı taşınmazından 2.775 m2'lik bölümünü 5.000.000 TL (Beş Milyon) bedel karşılığı davacılardan G.. E.. (Demir)'e sattığını, satış bedelini alıp taşınmazı teslim ettiğini, 1986 yılı içinde G.. E.. (Demir)'in eşi olan diğer davacı M.. D..'in ise, bu taşınmaz üzerine ev inşa ettiğini, daha sonra 2128 parsel sayılı taşınmazın 2003 yılında ifraz edilip Pınarbaşı Köyü 129 ada 1 parsel-129 ada 2 parsel ve devamı şeklinde parsellere ayrıldığını ve davacı Mehmet'in yaptığı evin de içinde bulunduğu 129 ada 1 parsel sayılı 1479 m2 lik taşınmazın M.. T. tarafından dava dışı üçüncü kişilere satıldığını, 129 ada 1 parsel sayılı taşınmazı dışında kalan yerlerin de başkalarına tapuda satıldığın??, davalıların murisi M.T...'ın sattığı gayrimenkulden 15/01/1986 tarihi itibariyle 5.000.000 TL ve davacı M.. D..'in bu taşınmaz üzerine yaptığı bina değeri kadar sebepsiz zenginleştiğini, müvekkillerinin ise sebepsiz fakirleştiğini öne sürerek, 15/01/1986 tarihli taşınmazın satış el senedinin bedeli olan 5.000.000 TL'nın ve 1986 yılında yapılan binanın değerinin bu güne uyarlanması ile ortaya çıkacak bedelin yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece; benimsenen bilirkişi raporuna göre, denkleştirici adalet ilkeleri gereğince davacının ödediği bedelin, akdin ifasının imkansız hale geldiği 03/06/2003 tarihindeki ulaştığı alım gücü değerinin 18.511,00.-TL olduğu gerekçesiyle, 18.511,00 TL'nin akdin ifasının imkansız olduğu anlaşıldığı tarih olan 03/06/2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsil ile tahsili ile davacıya verilmesine; 1986 yılında yapılan binanın değerinin davalılardan sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince alınması yönündeki talebin ayrı bir dava ve yargılama esasına tabi olduğu, davacı vekilince usulüne uygun bir şekilde harcını tamamlayarak açılmış bir dava olmadığı gerekçesiyle bu talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Kararı, taraf vekilleri temyiz etmişlerdir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı ve davalı tarafın aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir. Davacı tarafın diğer temyiz itirazına gelince; Dava; sebepsiz zenginleşmeye dayanan alacak davasıdır. TMK.'nun 729/1 maddesi yollaması ile 722/1.maddesinde; "Bir kimse kendi arazisindeki yapıda, bir başkasının malzemesini ya da başkasının arazisindeki yapıda kendisinin ya da bir başkasının malzemesini kullanır ise, bu malzeme arazisinin bütünleyici parçası olur." Aynı kanunun 723/3 maddesinde ise, " Malzeme sökülüp alınmazsa arazi maliki, malzeme sahibine uygun bir tazminat ödemekle yükümlüdür.Yapıyı yaptıran arazi maliki iyiniyetli değilse hakim, malzeme sahibinin uğradığı zararın tamamının tazmin edilmesine karar verebilir.Yapıyı yaptıran malzeme sahibi iyiniyetli değilse, hakimin hükmedeceği miktar bu malzemenin arazi maliki için taşıdığı en az değeri geçmeyebilir."hükmü yer almaktadır. Somut olayda; davacı taraf dava dilekçesinde, taşınmaz üzerine yaptığı bina değeri kadar davalı tarafın sebepsiz zenginleştiğini öne sürerek, 1986 yılında yapılan binanın değerinin bu güne uyarlanması ile ortaya çıkacak bedelin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, bu talebine ilişkin olarak dava harcını da yatırmıştır. Mahkemece, bu talebin ayrı bir dava ve yargılama esasına tabi olduğu, davacı vekilince usulüne uygun bir şekilde harcını tamamlayarak açılmış bir dava olmadığı gerekçesiyle bu talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Davacı dava dilekçesinin talep bölümünde, 15/01/1986 tarihli taşınmazın satış el senedinin bedeli olan 5.000.000 TL'nın ve 1986 yılında yapılan binanın değerinin bu güne uyarlanması ile ortaya çıkacak bedelin yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Bu taleplerine ilişkin olarak dava değerini 10.000,00 TL göstermiş, gerekli harçları da yatırmıştır. Bu itibarla, davacının binanın değerine ilişkin talebinin, usulüne uygun olarak dava edilmiş olduğu gözetildiğinde mahkemenin yukarıda açıklanan gerekçesinde isabet bulunmamaktadır. Ayrıca, Harçlar Kanununun 30.maddesi dikkate alındığında, muhakeme sırasında tesbit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğunun anlaşılması halinde, noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlatılması amacıyla mahkemece davacı tarafa süre verilebileceği kuşkusuzdur. Öte yandan, davacı, davalının taşınmazına bina inşa eden (başkasının arazisindeki yapıda kendi malzemesini kullanan) durumunda olup, davacı açısından alacağın kapsamı TMK'nun 723 vd. maddelerine göre belirlenmelidir. Buna göre, mahkemece; davacı talebinin TMK'nun 723 vd. maddelerine göre değerlendirilerek davanın esası hakkında hüküm kurulması gerekirken, yersiz gerekçelerle yazılı şekilde karar verilmemesi doğru olmamıştır. Davalı tarafın sair temyizi itirazına gelince, 818 sayılı BK'nun 101.maddesinde "Muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarıyla mütemerrit olur" hükmü getirilmiştir. 6098 sayılı Borçlar Kanununun 117.maddesinde bu hüküm ''Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer'' şeklinde düzenlenmiştir. Temerrüt, ya bir ihtar ile ya da dava açılması vs. suretiyle gerçekleşir. Sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre; borçludan faiz talep edilebilmesi için zenginleşenin iyiniyetli ya da kötüniyetli olduğuna bakılmadan bir ihtar ile ya da aleyhine bir dava açılmak suretiyle temerrüde düşürülmesi gerekir. Borçlunun temerrüdü, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmişse bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. İade talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işlemez. Mahkemece yargılama sırasında, davacı tarafın davalı tarafı temerrüde düşürecek bir ihtarda bulunup bulunmadığı araştırılmamıştır. O halde somut olayda, davalı taraf için keşide olunan bir ihtarname bulunup bulunmadığı araştırılıp, davalı tarafın temerrüdü yoksa dava tarihinden itibaren davalının temerrüde düştüğü kabul edilmek suretiyle faiz yönünden karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde faize hükmedilmesi bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.