MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDava dilekçesinde vasiyetnamenin iptali, olmadığı takdirde tenkis istenilmiştir. Mahkemece davanın vasiyetnamenin iptali yönünden reddi tenkis yönünden kabulü cihetine gidilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Muris müteveffa vasiyetçi .... Noterliğince düzenlediği 07.03.2008 tarihli vasiyetnamesi ile bir kısım taşınmazlarını ve sahibi olduğu her türlü zirai alet ve makineleri ile traktörlerini davalıya (davacının boşanmış eski eşine murisin gelinine) bırakılması, bunların dışında kalan tam mal varlığını diğer mirasçıları arasında kanuni hisseleri oranında paylaşmaları hususunda ölüme bağlı tasarrufta bulunduğunu, vasiyetnamenin usulüne uygun açıldığını ancak, vasiyetnamenin düzenlendiği sırada murisin ağır şeker hastası olduğunu, devamlı tedavi gördüğünü vasiyetname yapma ehliyetinin bulunmadığı, vasiyetnamenin baskı, korkutma sonucu düzenlendiğini ayrıca, davacının saklı paylarının da ihlal edildiği ileri sürülerek, vasiyetnamenin iptali, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.Davalı davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, vasiyetnamenin iptal şartlarının bulunmadığından iptal yönünden davanın reddine, tenkis yönünden ise davanın kabulü ile tercih hakkına göre 69.004,78 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, vasiyetnameye konu taşınmazların muris adına olan tapu kayıtlarının iptali ile davalı ... adına tesciline karar verilmiş, hüküm davacı tarafça iptal yönünden, davalı tarafça tenkis yönünden temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özelliklede delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı tarafın iptale yönelik temyiz itirazlarının reddi ile iptal yönünden kurulan hükmün ONANMASINA,Tenkis istemine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; Bilindiği gibi; tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (teberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır.Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. (TMK. md. 565) Mirasbırakanın Medeni Kanunun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK. nun 565. maddesinin 1, 2 ve 3.fıkrasında gösterilenler) tenkis uygulanırken TMK. nun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olmayacağı (TMK. md. 564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan diğer bir anlatımla davalının tercih hakkı doğmadan, bu hakkın kullanılması söz konusu olamaz. Buna bağlı olarak daha önce bir tercihten söz edilmiş olsa bile bu tercih sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiyatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak NAKTİN ödetilmesine karar verilmelidir.Somut olayda; mahkemece, sadece vasiyetnamede davalıya bırakılan taşınmazların tapu kayıtları celbedilmiş, keşif bu taşınmazlar üzerinde yapılmış buna göre tenkis hesabı belirlenmiştir (Muris vasiyetnamede; "…bunların dışında kalan tüm mal varlığımın diğer mirasçıların arasında kanuni hisseleri oranında paylaşmalarını istiyorum" şeklinde beyanda bulunmuştur). Vasiyet edilen taşınmazlar dışında diğer taşınmazlarının bulunup bulunmadığı hususlarında ilgili tapu sicil müdürlüğüne müzekkere yazılmamış deliller tam olarak toplanmamış, tenkise yönelik olarak terekenin tamamı belirlenmeden eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulmuştur. Bu şekilde hüküm kurulması bozma nedenidir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün usulü kazanılmış hakları gözetilmesi koşuluyla yukarıda yazılı şekilde HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden taraflara iadesine, 13.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.