MAHKEMESİ : İSTANBUL 15. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/06/2013NUMARASI : 2011/640-2013/314Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılardan E.. K.. tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde davalıların ......... Caddesi ........... Sok. N:.......... ...... Kat ............/İstanbul adresinde kaçak elektrik kullandığı 28/05/2007 tarihli B/410364 sayılı ve 16/07/2007 tarihli B/410063 sayılı tutanaklar ile tespit edildiğinin, tahakkuk edilen kaçak elektrik bedelinin faturalandırılmak suretiyle borçlulara bildirildiğini, davalı E.. K..'un 30/07/2007 tarihinde müvekkili şirkete başvurarak, mezkur borcu taksitlendirme talebinde bulunduğunu ve bu talep doğrultusunda taksitlendirme sözleşmesi imzaladığını, sözleşme gereği 30/07/2007 tarihinde 500 TL peşinat ödediğini, ancak diğer taksitleri ödemediğini, bu nedenlerle 1.449,90 TL her iki zabıt varakasına dayanan tahakkuk olarak, 1.391,70 TL toplam gecikme zammı olarak, KDV bedeli olarak 250,40 TL ,olmak üzere toplam 3.092 TL alacağın davalılardan müşterek ve müteselsil olarak yasal faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir Davalılardan E.. K..'a usulüne uygun tebligatın yapıldığı, davalının duruşmalara gelmediği ve yasal süresi içerisinde cevap dilekçesi vermediği görülmüştür.Davalı E.. K..'a dava dilekçesi ilan yoluyla tebliğ edilmiştir.Mahkemece; kısa ve gerekçeli kararın hüküm fıkralarında, "...Davacı yanın itirazın iptali istemi İİK'nun 67.maddesi, dayanak icra dosyası, sunulan deliller ve bilirkişi raporu ile değerlendirilerek davacının davasının kabulü ile 3.092,00 TL alacak açısından davalı yanın takibe itirazının iptaline", karar verilmiş; ancak hükmün gerekçesinde "…dava kaçak elektrik kullanımı nedeniyle hesaplanan tüketim bedelinin tahsili istemine yönelik alacak davasıdır. Dayanak bilirkişi raporuna göre tahakkuk edilen toplam alacak miktarının 1.449,90 TL ve toplam gecikme bedelinin 1.391,70 TL, KDV bedelinin 250,00 TL olarak hesaplandığı toplam alacağın dava tarihi itibariyle 3.092,00 TL olduğu, belirlenen bu meblağın talebi karşıladığı görülmekle davacının davasının kabulüne karar vermek gerekmiş" denilmiştir. Hüküm davalı E.. K.. tarafından temyiz edilmiştir.Bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkemede, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (K., B./ A., R./ Y., E.; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.Nitekim, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yeralan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır.Temyiz istemine konu kararda; gerekçe ile hüküm arasında sonuca etkili çelişki olup, bu durum usul ve yasaya aykırıdır. Zira gerekçe kısmında dava alacak davası olarak nitelenmiş; hüküm kısmında ise itirazın iptali davası gibi gerekçeyle çelişki oluşturacak şekilde hüküm tesis olunmuştur.Şu durumda, mahkemece; gerekçe ile hüküm arasındaki çelişki giderilecek şekilde dosya içeriğine uygun yeniden bir karar verilmelidir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.