Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2110 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 17857 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : SİLİFKE 1. ASLİYE HUKUK (TÜKETİCİ) MAHKEMESİTARİHİ : 03/05/2013NUMARASI : 2010/236-2013/465 Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının, davalının elektrik abonesi olduğunu, davalı elemanlarının 08/01/2009 tarihinde davacı hakkında kaçak elektrik kullandığı gerekçesiyle tutanak tuttuklarını, müvekkilinin kaçak elektrik kullandığını kabul etmemekle birlikte ilgili para cezasını 27/02/2009 tarihinde 3.366,91 TL ve 453,63 TL olmak üzere toplam 3.820,54 TL olarak ödediğini, davacının kuruma itirazı üzerine 19/02/2009 tarihli kaçak-usulsüz elektrik kullanma ile ilgili komisyon kararı gereğince davacının ödemiş olduğu paranın 1.328,61 TL'sini davacıya geri ödediklerini, bu ödenen paradan dolayı müvekkilinin yapmış olduğu ödemenin 2.491,93 TL'ye düştüğünü, kaçak elektrik suçundan davacı hakkında ceza davası açıldığını ve davacının beraat ettiğini, dosyanın temyiz aşamasında olduğunu, beraat kararının onanması halinde davalının davacının ödemiş olduğu 2. 491,93 TL yi geri ödemesi gerekeceğinden davayı açtıklarını, davanın kabulüne, 2.491,93 TLnin ödeme tarihi olan 27/02/2009 tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının kaçak elektrik kullanması nedeniyle hakkında kaçak elektrik kullanım tespit tutanağı düzenlendiğini, 443,50 TL kaçak tahakkuku ve 2.038,30 TL kaçak ek tahakkuku haklı gerekçeler ile mevzuata uygun yapıldığını belirterek, davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece; davacı hakkında açılan ceza davası dosyasında hazırlanan bilirkişi raporunda, "kurulu güce göre sanığın normal bir aylık tüketebileceği elektrik miktarı ile tutanak tarihinden önceki aylık tüketim miktarlarının aritmetik ortalaması mevsimsel değişimlerde dikkate alınarak karşılaştırıldığında kaçak kullanımı gerektirecek önemli bir farkın olmadığının anlaşıldığı belirtilmiş ve sanığın tutanak tarihinden önceki tüketimleri sanığın meskenindeki kurulu güce göre gayet normaldir" tespiti yapıldığı, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda sanık hakkında beraat kararı verildiği, kararın katılan vekili tarafından temyiz edildiği, Yargıtay 2. Ceza Dairesi Başkanlığı tarafından 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı yasaya göre işlem yapılması için Silifke 2 Asliye Ceza Mahkemesine iade edildiği ve mahkemece sanık hakkında yeniden beraat kararı verildiği, Silifke 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/156 Esas 2010/26 Karar sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporu ve ceza mahkemesi kararına itibar edilerek davacının kaçak elektrik kullanmadığı kanaatine varıldığı gerekçesi ile davacıya iadesi gereken bedellerin tespiti açısından alınan rapor doğrultusunda davanın kısmen kabulü ile 2.038,30 TL'nin ödeme tarihi olan 27/02/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesindeki davaya etkisini düzenleyen Borçlar Kanunu’nun 53.maddesi hükmünde, "Hakim, kusur olup olmadığına, yahut haksız fiilin failinin temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararı ile de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesinin kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarının tayini hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez." denilmektedir. Aynı düzenleme yeni Türk Borçlar Kanununun 74.maddesi hükmünde de “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” şeklinde önceki kanuna paralel şekilde düzenlenmiştir. Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Görülmektedir ki, ceza mahkemesinin “delil yetersizliğine dayanan beraat kararının” hukuk hakimini bağlamayacağı ancak beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa bu kararın hukuk hakimini bağlayacağı, beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı, bundan başka kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hüküm altına alınmıştır (Turgut Uygur, Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, s. 844). Ceza mahkemesinde, suçun sanık tarafından işlenmediğinin saptanması nedeniyle verilen beraat kararının Hukuk Mahkemesine etkisi düşünülürse de, kesin delil bulunmaması nedeniyle beraat kararı verilmesi halinde bu nitelikteki kararın Hukuk Hakimini bağlayacağı söylenemez. (HGK. 30.1.1976, 1974/4-475 E. 1976/159 K., YKD.1976/9-1266)Somut olayda; hükme esas alınan Adana 11.Asliye Ceza Mahkemesinin 12/02/2013 tarih ve 2012/817-2013/74 sayılı ilamına bakıldığında; elektrik hırsızlığı suçundan yapılan yargılama sonucunda davacı/sanık hakkında ''...sanığın yüklenen suçu işlediği yolunda mahkumiyetine yeter kesin ve inandırıcı delil elde olunamadığından atılı suçtan beraatine...'' karar verildiği görülmektedir. 1086 Sayılı HUMK 295/1 maddesinde, mahkeme ilamlariyle katibiadillerce re'sen tanzim olunan senetlerin sahteliği ve salahiyattar memurların salahiyetleri dahilinde usulüne tevfikan tanzim veya tasdik ettikleri vesikaların hilafı ispat olununcaya kadar delili kati teşkil edeceği açıklanmıştır.6100 Sayılı HMK 204/2.maddesinde ise, yetkili memurların görevleri içinde usulüne uygun olarak düzenledikleri belgelerin, aksi ispatlanıncaya kadar kesin delil sayılacağı açıklanmıştır. Somut olaya gelince, davalı elemanlarınca yapılan kontroller sırasında, 08.01.2009 tarihinde davacı adına kayıtlı 59530 abone numaralı elektrik sayacında sayaç bağlantı klemensleri gevşetilerek kaçak elektrik kullanıldığı gerekçesi ile kaçak tutanağı düzenlenmiştir. Mahkemece ceza dosyasında bilgisine başvurulan bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, kurulu güce göre sanığın normal bir aylık tüketebileceği elektrik miktarı ile tutanak tarihinden önceki aylık tüketim miktarlarının aritmetik ortalaması mevsimsel değişimlerde dikkate alınarak karşılaştırıldığında kaçak kullanımı gerektirecek önemli bir farkın olmadığının anlaşıldığı belirtilmiş ve sanığın tutanak tarihinden önceki tüketimleri sanığın meskenindeki kurulu güce göre gayet normal olduğu bu nedenle sanığın kaçak kullanmadığı kanaatinde olduğu şeklinde tespiti mahkemece benimsenerek hükme esas alınmıştır. Dosya içerisinde bulunan kaçak elektrik tutanağında, davalının kaçak elektrik kullandığı tespit edilmiştir. Kaçak tutanakları aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir. Davalı, tutanağın aksini ispat edememiştir. Yukarıda açıklanan maddi olgular gözetilerek öncelikle dosyanın elektrik konusunda uzman bilirkişi kuruluna tevdi edilmesi bilirkişi kurulundan davalı kurumun isteyebileceği kaçak elektrik bedeli ve ek tahakkuk bedelinin tutanak tarihinde yürürlükte bulunan Elektrik Tarifeleri Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği ve bu yönetmelik gereğince yayınlanan usul ve esaslarda açıklanan yönteme göre hesaplanması için rapor alınması, davacının sorumlu tutulabileceği kaçak bedeli ve ek tahakkuk bedelinin duraksamasız belirlenmesi, daha sonra toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.