Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 21067 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 11949 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : ANKARA 5. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 21/03/2014NUMARASI : 2011/994-2014/347Taraflar arasındaki tazminat-alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IAsıl dosyanın davacı (birleşen dosyanın davalısı) vekili dava dilekçesinde; tarafların evli olduğunu, 13.09.2010 tarihinden bu yana ayrı yaşadıklarını, boşanma davasının derdest olduğunu, davalının ziynet eşyalarını evden ayrılırken yanında götürdüğünü, daha sonra müvekkilinin evine izinsiz girerek dava dilekçesinde yazılı olan ev eşyalarını da götürdüğünü, müvekkilinin eve hırsız girdiğini zannederek önce korku ve panik yaşadığını, eşyaları götürenin davalı olduğunu anladığında da çok üzüldüğünü belirterek; eşya bedeli olarak 500,00 TL ile 5.000,00 TL manevi tazminatın 19.01.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 04.10.2013 tarihli ıslah dilekçesinde; eşya bedeline ilişkin taleplerini 6.895,50 TL artırdıklarını beyan etmiştir. Asıl dosyanın davalısı vekili cevap dilekçesinde; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir. Birleşen dosyanın davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 2008 yılında evlendiklerini, düğün merasiminde takılan takıları düğünden sonra davalının annesinin müvekkilinin elinden aldığını, bir daha da geri vermediğini, davalının kusuru ile evliliğin son bulduğunu, müvekkilinin müşterek evden polis nezaretinde günlük giysileriyle ayrıldığını, müvekkiline ait tüm ziynet ve çeyiz eşyalarının davalıda kaldığını, evlilik birliği içinde alınan aracı davalının boşanma davası devam ederken muvazaalı olarak sattığını belirterek; fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak ekli dilekçede yazılı ziynet ve çeyiz eşyalarının aynen iadesine, aynen iade mümkün olmadığı takdirde bilirkişi marifetiyle belirlenecek bedellerinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, edinilmiş mal taleplerine karşılık fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 3.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini dilemiş, harca esas değeri 6.000,00 TL olarak göstermiş, iş bu dosya asıl dava dosyası ile birleştirilmiştir. Davalı (asıl dosyanın davacısı) vekili cevap dilekçesinde; birleşen davanın reddine karar verilmesini dilemiştir. Mahkemece; asıl dava yönünden; davacının eşyalara yönelik davası ile manevi tazminat davasının reddine, birleşen dava yönünden, davalının eşyalara yönelik davası ile ziynetlere yönelik davasının reddine, araca yönelik davasının kabulü ile 3.000,00 TL katılma alacağının karar tarihinden itibaren yasal faizi ile davacıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre taraf vekillerinin sair temyiz itirazları yerinde görülmeyerek reddedilmiştir. Dava; eşya ve manevi tazminat, birleşen dava, çeyiz, ziynet ve katılma alacağı istemine ilişkindir. Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayları kanıtlaması gerekir.Ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardan olduğu için evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Hayat deneyimlerine göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Eldeki birleşen davada davacı kadın; düğünden sonra ziynetleri kocasının annesinin aldığını, bir daha geri vermediğini, kocası ile aralarındaki huzursuzluğun kendisine iade edilmeyen ziynetlerden çıktığını, ziynetlerin bir kısmının düğün masrafları için harcandığını, müşterek evden polis nezaretinde hiç bir eşyasını alamadan ayrıldığını iddia etmiştir. Bu bağlamda, kadının, dava konusu ziynetlerin varlığını ve evlilik birliği içinde elinden zorla alındığını ispat etmesi gerekir. Somut olayda, davacı kadın iddiasını ispat etmek için tanık dinletmiştir. Kadının tanıkları, düğünden sonra davalının annesinin ziynetleri alıp çantasına koyduğunu, düğün merasiminin ardından eve gelindiğinde tarafların balayına gidecek olması nedeniyle davacı kadının bileziklerini de aldığını, daha sonra ziynetlerin bir kısmını kocanın bozdurup, araç aldığını, kadının müşterek evden ayrıldığı sırada babasının, ziynetlerin nerede olduğunu sorduğunu, kocanın babasının, "düğünü ben yaptım, ziynetleri veremem" dediğini beyan etmişlerdir. Tanıkların beyanları görgüye dayalı olup, hem kadının iddialarını doğrulamakta hem de birbiriyle örtüşmektedir.Boşanma dosyasının tetkikinden, asıl davanın davacısı (birleşen davanın davalısı) kocanın, anne ve babası ile asıl davanın davalısı (birleşen davanın davacısı) olan karısı Kadriye Merve arasında dengeyi sağlayamadığı, karısına şiddet uyguladığı, hakaret ettiği, karısını "senden ev hanımı olmaz, senden kadın olmaz" diyerek rencide ettiği, arkadaşlarının yanında azarlayarak aşağıladığı, olumsuz ortam nedeniyle kadının düşük yaptığı, sonraki hamileliği sırasında hastaneye gittiklerinde, karı koca ve her iki tarafın aileleri arasında tartışma çıktığı, hastahaneden eve dönüldükten sonra taraflar arasındaki tartışmaların devam ettiği, kocanın kayın pederine saldırdığı, çıkan kavga üzerine tarafların fiilen ayrıldığı, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında kocanın kusurlu davranışlarının etkili olduğu gerekçesiyle boşanmaya karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır. Görüldüğü üzere; kadın tanık beyanları ve dayandığı boşanma dosyasındaki tespitlerle evden ayrılırken ziynetleri yanında götürmediğini, ziynetleri kayınvalidesinin elinden aldığını, kocasının ziynetleri kendisine iade etmediğini ispat etmiştir. Hal böyle olunca mahkemece; ziynetlerin düğün merasiminden hemen sonra kadının elinden alındığı, bir daha iade edilmediği, kadının evden ayrılma şekli itibariyle de ziynetleri götürme imkanının bulunmadığı göz önünde bulundurularak, kadının ziynetlere yönelik talebinin kabulüne verilmesi gerekirken, ziynetlerin her zaman saklanabilecek eşyalardan olduğu, kadının ailesiyle birlikte Ankara'ya döndüğü, takıların bozdurulduğu hususunu da ispat edemediği gerekçesiyle somut olaya uymayan yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus hükmün, birleşen dosyanın davacısı lehine bozulmasını gerektirmiştir.Davacı (birleşen dosyanın davalısı) vekilinin temyiz itirazlarına gelince;Mahkemece, birleşen davada davacının bir kısım taleplerin reddine karar verildiğine göre yargılamada kendisini vekil ile temsil ettiren birleşen dosyanın davalısı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken; bu hususta olumlu/olumsuz bir karar verilmemesi doğru görülmemiş, bu husus hükmün davacı (birleşen dosya davalısı) lehine bozulmasını gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 24.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.