Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 21041 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 1063 - Esas Yıl 2015





Y A R G I T A Y İ L A M IİNCELENEN KARARINMAHKEMESİ : TİRE 2. ASLİYE HUKUK(TÜKETİCİ) MAHKEMESİTARİHİ : 05/06/2014NUMARASI : 2013/91-2014/213Taraflar arasındaki alacak ve manevi tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın asıl ve karşı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı-karşı davalı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin arsa üzerinde yapılacak binadan daire satın almak için davalıyla anlaştığını, satış bedelinin 105.000,00 TL olarak belirlendiğini, dairenin tamamlanıp davacıya teslim edildiğini, davalıya toplamda 94.500,00 TL ödeme yapıldığını, kalan borcu ödeyip tapuya almak için davalıya başvurulduğunda dairenin satıldığının öğrenildiğini, ödenen bedelin iadesinin talep edilmesine rağmen 70.000,00 TL ödeme yapılacağının bildirildiğini, davalının bilgisi dışında taşınmazı satması nedeniyle davacının onurunun kırıldığını, çevresinde küçük düştüğünü belirterek; fazlaya ilişkin hakların saklı kalması kaydıyla; taşınmazın ifa imkansızlığının oluştuğu tarihteki rayiç değerinin tespit edilerek ödeme oranı (94.500/105.000) oranında davalıdan en yüksek mevduat faizi ile birlikte ve 10.000,00 TL manevi tazminata dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı-karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; taşınmazın teslim tarihinde hazır hale getirilmesine karşın ücretin tamamının ödenmediğini, müvekkilinin muvafakati olmadığı halde asıl davacının kiracı aldığını ve 3 ay kira bedeli tahsil ettiğini, müvekkiline kira bedelini ödemediğini, kararlaştırılan dairenin davacı tarafça alınmak istenmemesi üzerine müvekkilinin uğradığı 20.000,00 TL zarar düşüldükten sonra kalan bedeli iade etmek istediğini, bunun için tevdi mahalli tayini suretiyle 69.500,00 TL davacıya ödeme yapıldığını, davacı tarafından şikayet edilmesi nedeniyle müvekkilinin onurunun kırıldığını belirterek, asıl davanın reddine, 10.000,00 TL manevi tazminata dava tarihinden ve 1.350,00 TL kira bedelinin ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştirMahkemece; taraflar arasında ödenen 89.500,00 TL nin ihtilafsız olduğu, tarafların ödediklerini iade ile yükümlü oldukları, ihtilaflı olan 5.000,00 TL yönünden davalının yeminden kaçındığı ve manevi tazminat şartları oluşmadığı gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulü ile 94.500,00 TL nin 69.500,00-TL sinin 14/06/2010 tarihinde ödenmiş olması nedeniyle tahsilde tekerrür oluşturmamak kaydıyla 25.000,00-TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacının manevi tazminat talebinin reddine, 3 aylık kira bedelinin resmi satış gerçekleşmeden davacı tarafından alındığı ve iadesi gerektiği ile manevi tazminat şartları oluşmadığı gerekçesiyle karşı davanın kısmen kabulü ile 1350,00-TL nin 19/07/2010 karşı dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı-karşı davalıdan tahsili ile davalı-karşı davacıya ödenmesine, karşı davacının manevi tazminat talebinin Reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, taraf vekillerinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.A) Davacı- karşı davalı vekilinin kabul edilen temyiz itirazlarının incelenmesinde;Tapulu taşınmazların haricen satışı geçersizdir. Davada dayanılan sözleşme resmi biçimde yapılmadığından geçersizdir (MK md. 634, Tapu Kanunu md. 26). O nedenle geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda davalı, bu geçersiz sözleşme nedeniyle davacılara verdiğini, sebepsiz zenginleşme kuralları nedeniyle geri isteyebilir. TMK. 994 maddesi ve 10.7.1940 tarihli 77 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince davalı satış nedeniyle ödediği bedeli geri alana kadar, şeyi vermekten kaçınarak taşınmaz mal üzerinde hapis hakkını kullanabilecektir. Davalı hapis hakkını kullandığı sürece kötüniyetli olarak kabul edilmeyecektir.İzah edilen nedenlerle mahkemece, karşı dava yönünden davalı- karşı davacının kira bedeline ilişkin talepleri hakkında davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davacı-karşı davalının ödemiş olduğu bedel iade edilene kadar hapis hakkı bulunduğu gözetilmeden, kira bedelinden sorumlu olduğu belirtilerek tahsile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.B) Davalı- karşı davacı vekilinin kabul edilen temyiz itirazlarının incelenmesinde;Davacı-karşı davalı taraf taraflar arasında ihtilaflı bulunan 5.000,00 TL yönünden iddiasını ispat cihetinde, davalı-karşı davacı tarafa "yemin " teklifinde bulunmuş, tebliğe çıkarılan yemin davetiyesin rağmen davalı taraf yemin etmek üzere çağrıldığı oturuma gelmemiş, mahkemece de, davalının çağrıldığı oturuma gelmeyerek, yemin konusu vakıaları ikrar etmiş kabul edilip, davanın 5.000,00 TL yönünden de kabulüne karar verilmiştir.Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 228 ve devamı maddelerinde "yemin" müessesesi düzenlenmiştir. Buna göre; yemin teklif edilen kimse, duruşmada bizzat hazır bulunmadığı takdirde, kendisine meşruhatlı yemin davetiyesi çıkarılır. Yemin davetiyesine; yemine konu hususlar hakkında sorulacak sorular ile geçerli bir özrü olmaksızın yemin için tayin olunan gün ve saatte mahkemeye bizzat gelmediği veya gelip de yemini iade etmediği, yahut yemini eda etmekten kaçındığı takdirde, yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılacağı yazılarak kendisine bildirilir. Bu davetiyenin usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmesine rağmen, taraf oturuma gelmez ise, yemin konusu vakıaları kabul etmiş sayılır.Ayrıca 7201 sayılı Tebligat Kanununun Tebliğ Mazbatasını düzenleyen 23. maddesinin 9. fıkrasında “Tebliğ evrakı kime verilmiş ise onun imzası ile tebliğ memurunun adı,soyadı ve imzasını, ihtiva etmesi lazımdır.” hükmü getirilmiştir.Bu açıklamalar ışığında, dava konusu olaya bakacak olursak; dosyanın incelenmesinden, davalı-karşı davacı adına çıkarılan yemin davetiyesinde, "bu zarfta beyan dilekçesi, mazeret dilekçesi, özel evrak gelen vardır" şeklinde bir notun bulunduğu, tebliğ mazbatasında tebliğ memurunun adı ve soyadının yazılı olmadığı görülmüştür. Oysa ki, yemin davetiyesine, yukarıda da belirtildiği üzere, yemine konu hususlar hakkında sorulacak soruların yazılması ve yemin metninin zarfta yer alması, tebliğ mazbatasında tebliğ memurunun adı ve soyadının yazılı olması gerekmektedir.Öyle ise mahkemece, bu ilkeler gözetilerek, davalı-karşı davacı adına usulüne uygun yemin davetiyesinin gönderilmesinden sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ : Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.