MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİTaraflar arasındaki nafaka davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; davalıların, müvekkili davacının çocukları olduğunu ve müvekkilinin davalılar için aylık 250'şer TL iştirak nafakası ödediğini ancak mevcut durum itibariyle reşit olan iki çocuğunun da profesyonel basketbolcular olarak yüksek düzeyde ekonomik gelire sahip olduklarını, müvekkilinin ise rahatsızlığı sebebi ile çalışamadığını ve hiçbir geliri bulunmadığını belirterek, davalılar için takdir edilen aylık 250'şer TL iştirak nafakasının kaldırılması ile müvekkili lehine her biri davalı bakımından ayrı ayrı olmak üzere aylık 2.000'er TL yardım nafakasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davalı müvekkillerinin profesyonel olarak basketbol oynadıklarını ve aynı zamanda eğitimlerine de devam ettiklerini, elde ettikleri gelirin ancak kendi hayatlarını idame ettirecek miktarda olduğunu, ayrıca davacının da çalışmaya engel hali bulunmadığını ve zaruret içerisinde olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davalıların lehine ...Aile Mahkemesi'nin 2008/186 Esas sayılı dosyası ile hükmedilen iştirak nafakalarının davalıların reşit olması ile birlikte kendiliğinden ortadan kalktığı ve bu kapsamda davacının iştirak nafakalarının kaldırılmasını talep etmekte hukuki yararı bulunmadığı gerekçesi ile iştirak nafakasının kaldırılması isteminin reddine, davacının yardım nafakası isteminin ise, düzenli geliri bulunan davalıların sağlık sorunu olan ve çalışamayan davacı babalarına yardım etmekle yükümlü oldukları gerekçesi ile kısmen kabulüne ve her iki davalıdan ayrı ayrı aylık 250'şer TL yardım nafakasının tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalılar vekilince temyiz edilmiştir.Dava; davacı babanın davalı çocuklarından yardım nafakası istemine ilişkindir.Yardım nafakası, aile bireylerini yoksulluk ve düşkünlükten kurtarmaya ilişkin bir nevi sosyal yardımlaşma olup, ahlak kuralları ile geleneklerin zorunlu kıldığı bir ödevdir. Yardım nafakası isteyenin kusuru ile yardıma muhtaç duruma düşmüş olması, yükümlüyü borcundan kurtarmadığı gibi, aile bağlarının herhangi bir nedenle zayıflamış olması da yükümlülüğü ortadan kaldıran bir neden olarak düzenlenmemiştir. Kanun koyucu, yardım nafakasını kişinin ve toplumun vicdanına bırakmamış, kanuni bir ödev olarak düzenlemiş olup, TMK'nın 364/1.maddesinde; herkesin yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan alt ve üst soyuna nafaka vermekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır. Aynı Kanun'un 365.maddesinin 2.fıkrasında ise davanın; davacının geçinmesi için gerekli ve karşı tarafın mali gücüne uygun bir yardım isteminden ibaret olduğu düzenlenmiştir.Yoksulluk kavramı yasada tanımlanmamıştır. Ancak Hukuk Genel Kurulu'nun 07.06.1998 gün, 1998/656; 688 sayılı ilamında yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul kabul edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.Buna göre yardım nafakasına karar verilebilmesi için nafaka isteyenin yardım edilmemesi halinde zarurete düşeceğinin anlaşılması gerekmektedir. Zarurete düşme terimi çok sıkıntılı bir durumu ve ekonomik şartları ifade eder.Hükmedilecek yardım nafakasının miktarı yalnızca sözkonusu sıkıntılı durumu önlemeye matuftur. Yardım nafakası yoluyla nafaka isteyenin geçiminin ve her türlü gereksinmelerinin sağlanması gerekmez.Nafaka ödemekle yükümlü tutulacak kişilerin geçim sıkıntısına düşürülmemesi asıldır. Bunun için belirlenecek nafakanın; davacının geçinmesi için gerekli, nafaka yükümlüsünün geliriyle orantılı olacak şekilde TMK'nın 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilerek takdir edilmesi gerekir.Dosyadaki bilgi ve belgelerden; 1967 doğumlu davacının; herhangi bir işte çalışmadığı, geçimini babasının sağladığı ve ailesi ile birlikte kaldığı, davalı ...'in ... Spor Kulubü'nde, davalı ...'in ise ... Spor Kulubü'nde basketbolcu oldukları ve aylık 3.500'er TL gelirlerinin bulunduğu, Davalı ...'ın ... Üniversite'sinde, davalı ...'ın ise ... Kolejinde öğrenci olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte dinlenen davacı tanıkları dahi beyanlarında davacının rahatsızlığı dolayısıyla çalışmadığını ve hiçbir geliri olmadığını, ancak Kuzey Irak'a iş bulmak, çalışmak için gittiğini, daha önceden de davacının Irak'ta çalıştığını belirtmişler, özellikle davacının ablası olan tanık ..., davacının 9 aydır işsiz olduğunu, daha önce Irak'ta klima işi ile uğraştığını, şimdi de Kuzey Irak'a iş bulmaya gittiğini, fakat Irak'ta kalıp kalmayacağını ya da iş bulup bulamadığını bilmediğini beyan etmiştir.Tüm bu bilgiler ışığında somut olay irdelendiğinde; Kuzey Irak'a iş bulmak için giden ve daha önce de bu ülkede çalışarak geçimini sağlayan davacının, kendi emek ve geliriyle yaşamını sürdürmekten yoksun olduğu, eş söyleyiş ile zaruret içinde bulunduğu yönündeki iddiasını kanıtlayamadığı gözönüne alınarak yardım nafakası isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın kısmen kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.