MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİTaraflar arasındaki yoksulluk nafakasının kaldırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili, dava dilekçesi ile; davacının işinden çıkarıldığını,maddi zorluğa düştüğünü, evlendiğini ileri sürerek; aylık 800.00. - TL olan yoksulluk nafakasının kaldırılmasına, mümkün değil ise indirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, cevap dilekçesi ile; davacının İtalyanca çeviri yaptığını, yedi odalı evde oturduğunu, maddi durumunun iyi olduğunu belirterek; davanın reddini istemiştir .Mahkemece; davanın kabulüne, yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.Uyuşmazlık; davacı nafaka yükümlüsünün ödeme güçlüğüne düştüğü iddiasıyla, davalı yararına anlaşmalı boşanma sonucunda hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılması istemine ilişkindir.TMK’nun 176/3.maddesi uyarınca; "İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır."Anılan kanunun 176/4. Maddesi uyarınca da; " Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir." Anılan yasal düzenlemeye göre, iradın artırılması veya azaltılması için tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu sağlaması gerekmektedir. Nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile indirilebileceği gibi tamamen de kaldırılabilir. Ancak, sözleşme ile kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan iradın, yasada aranan şartlar gerçekleşmeden tamamen kaldırılmasını ya da indirilmesini istemek hakkın kötüye kullanılması mahiyetini arzeder. Bunun gibi sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü üstlenen ya da karşı tarafın mali durumunun iyi olduğunu ve geçinmek için nafakaya ihtiyacı olmadığını bilen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması veya azaltılması yönünde talepte bulunması da iyiniyet ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmaz.Ancak, Borçlar Kanununun 19 ve 20. maddelerine aykırı bulunmayan karşılıklı sözleşmelerde, edimler arasındaki denge, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulacak olursa, sözleşme koşulları değişen koşullara uyarlanır. Buna göre, sözleşenlerin eğer gelişmeleri baştan kestirebilselerdi, sözleşmeyi bambaşka koşullarla kurmuş olacakları söylenebiliyorsa, ayrıca, beklenmeyen gelişme yüzünden sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla olduğu gibi katlanmak taraflardan biri için özveri sınırının aşılması anlamına geliyorsa, nihayet, yasal ve sözleşmesel risk dağılımı çerçevesinde taraflardan sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla bağlı kalmaları beklenemiyorsa, sözleşmeye hakimin müdahalesi gerekebilir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2–656–688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.Bilindiği üzere "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasına engel değildir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun ve Dairemizin yerleşmiş içtihatları bu doğrultudadır.Yoksulluk durumu; günün ekonomik koşulları ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları birlikte değerlendirilerek takdir edilmelidir. Yoksulluk nafakası, ahlaki ve sosyal düşüncelere dayanır. Onun içindir ki bilimsel öğretide: "Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğindedir" şeklinde açıklamalara yer verilmiş bulunmaktadır. (Akıntürk, Turgut: Aile Hukuku, 2.cilt, İst. 2002, sh.294).Somut olayda; taraflar anlaşmalı boşanma davası sonucu boşanmışlar,bu karar ile davalı yararına aylık 800.00.- TL yoksulluk nafakasına hükmedilmiş, anılan karar 30/11/2010 tarihinde kesinleşmiştir.Tarafların sosyal ve ekonomik durum araştırma sonuçlarından ve dosyadaki belgelerden, davacının uçak mühendisi olduğu, çalışmadığı, kendi evinde kaldığı,aracı olduğu ,evlendiği,eşinin ev hanımı olduğu, ortak çocuğa aylık 500.00.- TL yardım nafakası ödediği; davalının ise öğretmen olduğu, 2.000.00.- TL maaş aldığı, kendi evinde kaldığı, konut kredisi taksidi ödediği, aracı olduğu anlaşılmaktadır. Dinlenen tanıkların beyanlarından, davacının çeviri yaparak gelir elde ettiği, İtalya Büyük elçiliğinin yazısından da davacının, 10/01/2014 tarihinde elçilik bünyesindeki görevinden ayrıldığı bilgisi edinilmiştir.Mahkemece yapılan araştırma hüküm vermeye yeterli değildir. Mahkemece yapılacak iş ; davacının çalıştığı Elçiliğe yazı yazılarak 10/01/2014 tarihinde hangi gerekçe ve şartlar ile işinden ayrıldığını aydınlatmaktır .Bu araştırmanın sonunda davacının işinden kendi isteği ile ayrıldığı anlaşılır ise davanın reddine karar verilmesi gerekir. Davacı kendi isteği dışında işinden çıkarılmış ise ve bunun sonucunda maddi durumunda zayıflama oluşmuş ise, (çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince nafakanın kaldırılması isteminin azaltılması istemini de kapsadığı gözetilerek) yoksulluk nafakasının indirilmesinin düşünülmesi uygun olacaktır.Açıklanan nedenlerle, mahkemece; eksik incelemeye dayalı ve yanılgılı değerlendirme sonucu yoksulluk nafakasının kaldırılmasına dair yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.