Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2069 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 19927 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : ... 2. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 18/02/2015NUMARASI : 2014/68-2015/140DAVACI : A.. B.. VEK.AV.K..Y...DAVALI : R.. K.. VEK.AV.S.. K.. V.DTaraflar arasındaki yoksulluk nafakasının kaldırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesi ile; tarafların Erzurum Aile Mahkemesinin 2011/471E-2012/523K sayılı kararı ile boşandıklarını, boşanma davasında davalı kadın lehine 400,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiğini ancak boşanmadan sonra davalının çalışmaya başladığını, davacının ise çalışmadığı ve gelirinin olmadığı iddia edilerek daha evvel takdir edilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili dilekçesi ile; davalının ve müşterek çocuğun ihtiyaçlarının karşılamak için davalının nafakaya ihtiyacı olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.Mahkemece; her ne kadar davacının çalışmadığı iddia edilmiş ise de davacının İstanbul ilinde serbest olarak çalıştığı, yine davalının çalışıyor olması ve de 846,00 TL düzeyinde asgari ücret alması, davalının kiralık evde kalması, kaldığı evin elektrik su ve diğer giderleri ile iki kız çocuğunu okutmaya çalışması nedenleriyle davalının yoksulluğu ortadan kalkmadığı gibi Erzurum Aile Mahkemesinin 23/05/2012 tarih ve 2011/471E-2012/523K sayılı ilamı ile takdir edilen 400,00 TL yoksulluk nafakasından yukarıda açıklanan gerekçelerle indirim yapılamasının gerek bulunmadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.TMK.nun 176/4. maddesine göre: " Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir." Aynı şekilde 176/3. maddesi uyarınca; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır". Davacı, yukarıdaki yasa hükümleri gereğince; davalının yoksulluğunun ortadan kalktığı iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 2-656-688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür ( eğitim ) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli gorülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulunun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmemiştir ( HGK. 07.10.1998 gün, 1998/2-656 E.- 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2-1158-1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2-397-339 sayılı kararları ). Somut olayda; davalı ( kadın ) boşanma sırasında bir işte çalışmamaktadır. Yaptırılan kolluk araştırması ile boşanmadan sonra özel bir şirkette aşçı olarak çalışmaya başladığı, aylık 846,00TL gelirinin olduğu, davacının ise her ne kadar kolluk araştırmasına göre çalışmadığı tespit edilmiş ise de, davacı tanık beyanlarından İstanbul'da serbest olarak çalıştığı anlaşılmaktadır.Yoksulluk durumu; günün ekonomik koşulları ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları birlikte değerlendirilerek takdir edilmelidir. Yoksulluk nafakası, ahlaki ve sosyal düşüncelere dayanır. Onun içindir ki bilimsel öğretide: "Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğindedir" şeklinde açıklamalara yer verilmiş bulunmaktadır ( Akıntürk, Turgut: Aile Hukuku, 2. cilt, İst. 2002, sh.294 ). Davalının aylık gelir durumuna göre değerlendirildiğinde, çalışarak elde ettiği gelir ile aldığı nafaka miktarı toplamının, davalıyı yoksulluktan kurtaracak nitelikte bulunmadığının mahkemece kabulü yerindedir. Ne var ki; yoksulluk nafakasının takdir edildiği tarihten bu yana tarafların sosyal ve ekonomik durumlarında bir değişikliğin olduğu, özellikle davalının ekonomik durumunda bir miktar iyileşme olduğu anlaşıldığından mahkemece; nafakada (çoğun içinde az da vardır ilkesi gereğince) uygun bir miktar indirime karar verilmesi gerekirken, davanın tümden reddi doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.